RENGARENK YOLLAR

Dün sabahtan Bolu'ya gittik. Endüstriyel bir bulaşık makinası montajı vardı. Gittiğimiz yer "Arslan Et lokantası" adında çok güzel ve nezih bir aile işletmesiydi. Otobandan Abant çıkışından çıktık, sislerin arasından yaklaşık 10 km. sonra gördük. İlk kez bu yoldan gitmiştik ve neler kaçırdığımızı o zaman fark ettik.

Manzara sisli puslu, devasa ağaçlardan yerin gözükmediği, müthiş bir yeşildi. Yani yer gök yeşildi diyebilirim, bir de sisti:)

Izgarada tadı hala damağımda olan et ve köftelerimiz pişerken, Bilge muhabbet kuşlarıyla sohbet etti.

Hemen odun sobası yakıldı, kedi olup kıvrılmak geldi içimden.Mırrrrr diye uzun uzun uyumak...

Sis usul usul yağan yağmurla beraber, bir göründü, bir kayboldu. Koca montajı yaptı, kullanımı anlattı, köftenin içine neler konduğunu öğrenmeye çalıştı. Ama bu bir "sır" dı, ustadan başkası bilmiyordu. Bol bol çay içildi ve öğleden sonra yola çıktık. Dönüşte otobanı kullanmadık, dağların ormanların arasından geçip, Kemer dönüşü yollara benzetip, kulaklarını çınlattık:)))

Antalya' da baharda sık görmeye alışık olduğum gelincikleri gördüm, salına salına yol

kenarındalardı.

Yabani otlar, çiçekler renk renk, öbek öbekti yol boyu. Üstelik nasıl bir koku, nerdeyse baş döndürecek. O kadar güzel, o kadar yoğun...

Kelebek de olmak istedim, börtü böcükte ya da uzanıvereyim şöyle ikiseksen. Bilge gördüğü her böceğe "heldötter(helikopter) böceği mi bu" diye sorunca, ben de "evvvvet" dedim. O da "niye hepsi buraya gelmiş " dedi. Bende "burası onların uçuş pisitiymiş" dedim. Bilge' de "?" ifadesi vardı, bastım kahkahayı.

Tabi yine "doğanın sesinden" korktu, ama geçen seferki gibi değildi. Arabadan inmedi ama hayran hayran baktı o da etrafa.

Ankara'ya yaklaştıkça gök kara bulutlarla ve uzakta çakan şimşeklerle doldu. Yer yer usulca yağmurluydu. Güzel bir yolculuktu. Kesinlikle oralara gidip en azından bir hafta sonu geçirmeliyiz diye düşündüm. Yediklerimiz müthişti, balı, yoğurdu atlamışım nankörlük etmeyim.

Yol biraz bozuktu ama gördüğümüz güzellikler buna değerdi...