Haftayı Bitirirken


 Dün sabah Bilge' yi okula bırakırken baktık çok öksürüyor, sağlık ocağına uğradık. Adresimiz değişince her şey otomatik değişiyor diye düşündüğümüz için, adımızı bulamayınca şaşırdık. Sonradan öğrendik ki, yeni gittiğin yerde doktorunu seçip, kayıt yaptırman gerekiyormuş. Neyse bu işleri hallettik, doktor muayene etti, "hafif bir soğuk algınlığı" dedi. Okula gitmesin diyecek diye, yavru köpek bakışıyla gözlerinin içine bakan Bilge' ye "okula gidebilirsin, önemli bir şeyin yok" dedi:))
 Okul çıkışı arkadaşlarla buluşup "Minyatürlerle Ankara Evleri Sergisi" ne gittik. Bilge keyifsizdi, çok durmadık. Minyatürler harikaydı, beni çok çok aşan bambaşka bir dal minyatür sanatı. (çektiğim fotoğraflar güzel değildi, koymadım o yüzden)

Gelelim mart kitaplarına. Gündemin tedirginliği ve keyifsizliğinden yine kitaplara sığınarak bir nebze de olsa kurtulmaya çalıştım.
İlk kitap Jean Rhys' den "Ayrılıktan Sonra" kitabı. 1931 basımı , Can Yayınlarından 2006' da çıkmış. 164 sayfa. Benim için en iyi tarafı çok kalın olmamasıydı. Çok sevmedim.
" Eski sevgilisinden gelen çeklerle bir süre Paris' te yaşayan Julie parası tükenince Londra' ya döner ve her şeye yeniden başlamak ister. Ne ki aşk kırgını bir kadın Julie, eski sevgililerde de, yeni sevgililerde gerçekten aradığı şeyi bulamamıştır. Aradığı şeyin, "gerçek aşkın "bedeli çok yüksektir. (arka kapaktan)

İkinci kitap Sabahattin Ali' den "İçimizdeki Şeytan" ilk basım 1940. Bendeki YKY 'den 27. baskı.254 sayfa.
Arka kapaktaki alıntı kitabı çok güzel özetliyor." İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum; buna içimdeki şeytan diyordum. Müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim grubumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu...İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var...Tembellik var...İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."

Üçüncü kitabım Imre Kertesz ' den "Kadersizlik" benim için çok ilginç bir kitaptı. On altı yaşındaki Yahudi asıllı bir Macar gencin önce babasını çalışma kampına göndermesi ardından arkadaşlarıyla birlikte polisin onları toplama kampına göndermesini konu alıyor. Konu böyle olunca içiniz sızlayarak okuyacağınızı düşünüyorsunuz. Ama kitap öyle değil, çok farklı bir bakış açısından sunuyor size olayları. En son toplama kampından bırakıldıktan sonra eve döndüğünde herkes olayların korkunçluğunu sorarken kahramanımız "Oradaki bacalarda bile dumanların kesildiği anlarda mutluluğa benzeyen bir şeyler vardı. Belkide asıl bu deneyim benim için unutulmuş kalacak ama herkesin öğrenmek istediği, yalnızca kötü olan, yalnızca "dehşet". Evet bir daha soracak olurlarsa onlara bunu, toplama kampındaki mutluluğu anlatmalıyım.Soracak olurlarsa, kendim bile unutmuş olmazsam"...

Dördüncü kitap Funda Şenol Cantek' in derlediği "Kenarın Kitabı". İletişim Yayınlarından yeni çıktı.
"Ara" da kalmak, çeperde yaşamak. Çoğu zaman merak etmediğimiz, arkamızı döndüğümüz, kulağımızı tıkadığımız , bakışlarımızı kaçırdığımız insanları anlatıyor. Benim için ilginç ve çok etkileyici bir kitaptı.
"Her şehirde varlar; kenarda yaşayanlar... Türlü türlü; kenara itilenler var, mecburiyetten kenara çekilenler var, bile isteye kenara kayanlar var. Kenarın Kitabı şehirlerin kentsel sahnesinin kenarlarına bakıyor. Kentsel dönüşümün gözden ıraklaştırılan sahne arkalarına bakıyor.." (arka kapaktan)

Son kitabım Alev Alatlı' nın Or'da Kimse Var Mı? serisinin dördüncü kitabı " O.K Musti Türkiye Tamamdır"
Kitabı henüz bitirmedim ama Alev Alatlı her zamanki gibi beni şaşkına çeviriyor:))

Uzun bir yazı oldu farkındayım, iyi ki kitaplar var. Dün Dünya Tiyatrolar Günüydü. İyi ki tiyatro var, iyi ki sanat var. Maalesef bunların olamama ihtimali var, cahillik var, yasaklar var.Umudumuz var, çocuklarımız var, çocuklarımızın geleceği var. Umuyorum, diliyorum pazartesi keyifle yazarım, her şey güzel olur,memleketim akıllı , vicdanlı ve dürüst insanların yaşadığı bir memlekettir...

Yorumlar

  1. Alev Alatlı hep duyduğum fakat ertelediğim bir yazar.
    Sabahattin Ali ile kanımız uyuşmadı bir türlü :(
    Küçük prensese de çok geçmiş olsun ...

    YanıtlaSil
  2. Geçmiş olsun Bilge'ye. Bilgiç de hâlâ icerde çılgınca öksürüyor, iki dakika sustuğu da yok ki boğazı dinlensin. Ben kendimi Metehan'ın serisine verdim son günlerde, çıtır çerez gibi olsun istedim,iyi geldi.

    Pazartesi umarım çok güzel olur, iyi geceler canım:-)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder