15 Ekim


 Dün akşam günlerden sonra parka gidebildim. Dört ayaklı çocuklar üstüme atladı, ben de onların üstüne atladım, çok özlemişim. Çok yorgun göründüğünü söylediler. Yorgunum ama geçer dedim. Dış işlerinden emekli N. Abla var, evde sıkıntıdan patlıyorum, işini bilsem sana yardım ederdim dedi. Sağolsun. Kızlardan birisi pet malzemeleri satıyor, şahane bir tulum yağmurluk getirmiş. Efes' e de ayırdım dedi. Tamam dedim. Bu arada Efes ben fark etmeden ödül kemiklerini çalıp yutmuş, çok sonra fark ettim. Tabi motoru bozmuş. İlaç falan hala toparlanamadı ama keyfi yerinde pisin...

Saat iyice geç olmadan kahveciye gittik. Çekirdek kahve alacağım, hafta sonu yolumuzu değiştirmeyeyim diye almamıştım. Kocayla Efes arabada bekledi ben kahveciye girdim. Kahveleri aldım, çıkışta yerde bir köpek gördüm. Tasması da yerde olunca uysal diye düşündüm ama asıl olay bizim Leblebi' nın küçüklüğüne o kadar benziyor ki, minnoş minnoş...Salakça bir reflekse sevmek için elimi uzatmamla, elimi ısırıyormuş gibi yapması bir oldu. Masadaki kızlar bastı çığlığı, içeriden sahibi gelip köpeğe sit, sit diye bağırmaya başladı. Benim hatam deyip durdum ama adam yüzüme bakmadı, zaten kulağında da kulaklık vardı. İyiyim dedim en azından etraftakiler görsün diye, ısırmadı merak etmeyin deyip arabaya gittim. Oturdum, Koca Leblebi' ye benzeyen bir köpek vardı gördün mü dedi. Bence kesin akrabalar dedim o da huysuzdur çünkü:)  olanları anlattım. Elime baktı , diş izi bile yok, eve geldik. Sahibi belki yabancıydı diye düşündüm ama tavrı çok sinir bozucuydu. Ama yine de siz  tanımadığınız bir köpek size kendini sevdirmedikçe elinize kolunuza hakim olun:))

Yorumlar