Sürekli gittiğimiz diş kliniğinin çocuk doktoruyla tanıştık, çok şeker, genç bir doktordu. Her şeyin yolunda olduğunu söyledi, Bilge'yi hiç çürüğü olmadığı için tebrik etti. Sırada hangi dişlerimizin düşeceğini tek tek anlattı, "yaza görüşürüz" dedi. Eve geldik, çok acıkmıştı bizimkiler. Yemek faslından sonra Koca çok yorgundu, erkenden yattı. Bilge ödevlerini yaparken, ben de çiçeklerimle ilgilendim. Toprağı azalanlara toprak ekledim.
Yapraklarını bir güzel temizledim.
Yeni boğum atanları ayrıca tebrik edip, bol bol sevdim.
Bu çiçeğimi çok severim. Ankara'ya ilk geldiğimde teyzem atmak üzereydi, kıyamadım ben aldım. Üç yaprağı ya vardı, ya yoktu. Büyüdü serpildi, arada beyaz çiçekler açıp beni çok mutlu etti. Sevdik birbirimizi.Balkondaki rosmarinlerimi içeriye aldım. Aslında daha bebeklerr, yaza saksının dolmasını umut ediyorum.
Arada etli bir şeyler pişirirken, üç beş yaprak kopartıp içine atıyorum mis gibi oluyor.
Kim demiş kaplumbağalar ruhsuzdur, hareketsizdir diye." Fıstığın" bizimle üçüncü yılı, gayet kıpır kıpır bir kaplumbağa. Fotoğrafta da görüldüğü gibi, iki ayak üzerinde bilem duruyor:))
Bu haftanın biten kitabı Sherlock Holmes "Suç Detayda Saklıdır". Bir sürü cinayet çözdük birlikte, eğlenceliydi.
Bu haftayı da alnından öper, kenara koyarım.Darısı diğer haftaların başına:))