Dün de tesadüfen Trt 2' nin Geri Dönüşen Sanat programına denk geldim. Durul Bakan' ın kıyıya vuran ağaç dallarını (yalos/lodos) kullanarak yaptığı heykelleri, yaratım sürecini izlemek hayranlık vericiydi.
25.12.2020
İzlediklerim
Dün de tesadüfen Trt 2' nin Geri Dönüşen Sanat programına denk geldim. Durul Bakan' ın kıyıya vuran ağaç dallarını (yalos/lodos) kullanarak yaptığı heykelleri, yaratım sürecini izlemek hayranlık vericiydi.
21.12.2020
Sakin...
14.12.2020
Hafta sonu
Tesadüfen buldum 1999 yapımı Bir Yaz Gecesi Rüyası uyarlaması bu filmi. Kadro muazzam Michelle Pfeiffer, Christian Bale, Dominic West , Stanley Tucci... nasıl gençler, sevimli, keyifli bir filmdi.

Biraz boyalarla, biraz karakalemle oyalandım, bitmedi daha. Sonra Lezzetin Kökenleri' ni izlerken mantı yapayım dedim.(kökene bak) Zaten ne pişirsem diye düşünüyordum. Bilge tatlı isteyince sütlaç yapma işini ona devrettim. Mantı, sütlaç... Allah affetsin...Akşam yoga dersi iptal olunca içten içe sevindim:))
8.12.2020
Efes
Efes ailemize katılalı dört yıl oldu. Alfa olarak Koca' yı, rakip olarak Bilge' yi, tedarikçi olarak beni sürüsüne kattı kanımca:)) Koca evdeyse onun gölgesi olarak peşinden ayrılmaz. Hep onun kıyısında köşesinde yatar, ta ki ben bir şeyler yiyene kadar... İçinden bir dilenciler kralı ve sevimlilik abidesi çıkar. Bana yapmadığı şirinlik kalmaz ama yinede ağırbaşlı havasını koruyarak yapar bunu. Kitap okurken Koca yanıma uzansa aramıza girip beni patiliyerek yataktan atar ama asla bizimle uyumaz. Bilge' nin oyun arkadaşı olmayacağını başında belli etse de yatmadan mutlaka onun odasına uğrayıp kolaçan eder. Kocanın arabasının sesini çok uzaktan tanır, eve girene kadar havlar. Bilge' yle bizim geldiğimizi de apartman kapısından anlayıp havlamaya başlar. Kızar mı sevinir mi pek anlayamayız. Parkta bahçede hiç sözümü dinlemez.Aslında bu başına buyrukluğuna içten içe sevinirim. Karakterli gelir, ne takacağım seni ya gibi bir havaları vardır:) Hayatta yalamaz, burun buruna yatmaz, azıcık sıkıştır havlayarak uzaklaşır, tanımadığına kendini sevdirmez. Yanında birbirimize sarılmayalım hemen kıyameti kopartır, havlamaya başlar. Hızını alamazsa hayvansı patilerini omzumuza dayar, dört ayağının üzerine kalkar.
7.12.2020
Evde
Zaten bir kaç haftadır hafta sonu Efes' i çıkartmak dışında evden çıkmadığım düşünülürse, hafta sonu yasağının bizi çokta etkilemeyeceğini düşündüm. Yine de cuma günü mutfakta ne eksik diye dolanıp durma psikolojisinden kurtulamadım.
Etobur Koca' mın kasabı mutlu ederek eli kolu dolu gelmesi, hafta sonu mutafakta oyalanacağını gösteriyordu , yemek yapma derdim olamayacak diye sevindim, arkasını toplamayı hiç hesaplamamışım...
Daha evvel izlediğim ve çok sevdiğim Green Book ve The Intouchables filmlerini bizimkilerle izledik. Onlarda sevdi, sonrası Modern Family kakara kikiri geçti:))
Birlikte Yaşamanın Yolları' nı okudum. Çok güzel ve keyifli bir okumaydı. Aile fertlerine önce hayran oldum, sonra ürktüm, sonra sevdim, gerçekten güzeldi.
Esmer pirinçle sütlaç yaptım, bizimkiler kulp takar diye düşünmüştüm, bir kase ancak kurtarabildim.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü' nü hala bitiremedim. Tam bırakayım derken kitap ilginçleşiyor:))
Başucu kitaplığımın raflarının enini boyunu led ışıkla donattım:) neşeli oldu.
Ekmek yapsam iyiydi, peynir altı suyum filan da vardı ama üşendim...
Sonra canım sıkıldı ufacık bir şeye sinirlenip uzun uzun, burnumu çeke çeke ağladım, iyi geldi.
Kapı çaldı, Leylakdalı' mın yolladığı kitap geldi, hem de pazar günü, hem de sokağa çıkma yasağı varken, tabi ki kocaman gülümsedim...
Balkonda biraz oyalandım, haftaya toprak alıp çiçeklerin diplerine koymalı.
Biraz çizeyim dedim olmadı, olmayınca olmuyor deyip vazgeçtim.
Uykum kaçtı Nuri Bilge Ceylan'ın Kasaba filmini izlemeye başladım, uyudum uyandım sonra pes edip uyumaya devam ettim...
1.12.2020
Kılçık...
30.11.2020
Mevsimle gelen...
Yılın bu zamanlarına has heyecandan, ışıklardan, pırıltılardan, renklerden zerre kadar yok içimde... Ne çamı, ne evi süsleyecek enerjim var. Bunu da aslında böylece kabul ettim, çokta mühim değil dedim. Bir iki yeni kararım var. Bunlardan biri yıllık kitap okuma hedefimi beni kasmayacak, altına düşmeyeceğim belli bir sayıda sabitleyeceğim. Yogaya hayatımda daha çok yer açacağım. Resim yapmaya gelince şu anki durumumdan memnunum. Masamda hep bir suluboya resim olması, gelip gidip bir iki fırça darbesi inanılmaz keyif veriyor. Saçlarımı yaklaşık dört aydır boyamıyorum. Saç diplerim de boyadan kaynaklandığını düşündüğümüz sorunlar çıktı. Cuma günü iyice kısaldı saçlarım, hala uçlarında boyalı kısım var. Çoğunluk beyaz olur diye düşünmüştüm ama gri olacak gibi:)
17.11.2020
Çok Çok Sonbahar
Pazar sabahı kahvaltıya oturduk, Özgür'le Eray' ın Anason üzerine keyifli podcastlerini dinledik. Bir önceki yayın bira bahçeleriyle ilgiliydi, tam kahvaltılık, mis gibiydi.
9.11.2020
Geçen Hafta
Celil Civan' ın Başkan Mao' nun Gizli Hazinesi uçuk kaçık, benim için bile fazla fantastik ama neğlenceli bir kitaptı, güldürdü beni:)
2.11.2020
Ekim ayını uğurlarken...
23.10.2020
Hep bi şikayet:)
Efes' le keyif yapıyoruz, mutfaktan bağırıyor Bilge; bıktım artık diye. Bir tarafım aman boş ver dese de, dayanamadım, noluyor yav dedim. Aman efendim dolapta hiçbir şey yokmuş. Buzdolabından bahsediyor. Zaten gün boyu defalarca kapağı açıp aptal aptal bakmasından işgillenmiştim. Dolap dolap değil kimya laboratuvarı gibiymiş. Kavanozlarda kombu anaları, kefir mayaları, filizlenmeye bırakılmış baklagiller...
20.10.2020
Geçen hafta
Bağıra bağıra ağlayan gençten bir adam gördük. Ne yapılır bilemedik, güvenlikler gelince uzaklaştık.
Dost' gittik, yeni kitaplar aldık. Kızılay' da hızlıca işlerimizi hallettik. Bilge odası için bir kaç poster bastırdı. Çok kalabalıktı, eve gelene kadar maskenin altında bıyıklarımız terlemiş:(
Tüm hafta gökyüzü çok güzeldi. Hafta sonu çıldırdı. Parkta Efes'i gezdirirken fırtına koptu, kocaman kocaman yağmur damlaları, birden doluya dönüştü. Eve kendimizi zor attık.
Ali Simith' in Sonbahar' ını okudum. Aslında güzel bir okumaydı ama kitap bittikten sonra bile kitabın içine tam girememişim gibi bir his bıraktı.
12.10.2020
Hafta Sonu
Pazar sabahı teyzemlerin hobi bahçesine gitmeye karar verdik. Aradım müsaitler mi diye, bir de mangalda balık yapalım dedim. Sevindiler, tamam dediler. Balıkları alıp öğle vakti bahçeye geldik. Kapıdan her girişimde şaşırıyorum. Sonbahar olmasına rağmen bahçeler yemyeşildi. Kalabalıktı da, şehirden kaçan oraya gelmiş gibi. Bahçede pek bir şey kalmamış. Cömert biberleri, sonradan çıkan ıspanakları, etrafta öbek öbek olan ebegümeci ve nanelerden topladık. Komşudan da domates geldi. Koca balıkçıdan lüfer almış, mangalda pek güzel oldu. Efes'le Leblebi' de bolca otlandılar sofradan:)
9.10.2020
Hiç susmuyorlar
Bu gün çok şikayet edeceğim.
Telefonlarımızda mecburen ya da kendi tercihimizle kullandığımız pek çok uygulama var. Hayatlarımıza ne zaman dahil olduğunu hatırlamadığımız, sanki ezelden beri varmış gibi benimsediğimiz uygulamalar bunlar. Özellikle whatsapp gruplarıyla bugünlük sınırlandıracağım bu mevzuyu. En cazip tarafı beleş olması sanırım:)) Eyvallah ne güzel...Bundan sonra başlıyor her şey. Bir dolu gruba bir şekilde dahil oluyorsunuz.Mesela ben de iş grubu var, bizim elimiz ayağımız. İşleri hızlandırmak adına çok faydalı. Buna itirazım yok. Aile içi yazışmaların olduğu grup var, annem bir tek buradan fotoğraf paylaşabildiğini düşünüyor:)) Bilge bu grubu sessize almış, neden diye sorunca çok boş yapıyorsunuz dedi:)) Aslında bu yazıyı yazmakta oradan aklıma geldi. Arada kaptırıyoruz unutuyoruz annemle Bilge' yi:)) Cuma günü grupları var. Cumaları Mekke, diğer günler Rio karnavalı, deli oluyorum...Bayramları toplu mesajlara hiç değinmiyorum... Sonra veli grupları var, akıllara ziyan saatlerde, acayip paylaşımlar. Parktaki köpek sahipleriyle ortak grubuz var, bolca kedi köpek videosu dolaşıyor:)) Merkezle bizimkilerin iş formlarını paylaştığı bir grup varmış, geçen gün aa sizi eklemedik mi dediler, çaktırmadım:) Ekranda mesajı yakalarsan eyvallah, yoksa çift mavi çizgiyi karşı tarafa zaten ispiyonluyor, gördü ama takmıyor seni diye:(( Özellikle pandemi döneminde gına geldi. Herkesin okuduğu ya da izlediği kötü haberi hemen doğruluğunu sorgulamadan paylaşmasına acayip kızıyorum. Neyin tellallığı bu inanın anlamıyorum. Gözüme gözüme sokmayın ne olur zaten ben de görüyorum, belki gözümü kulağımı kapatmayı tercih ediyorum.Sinir bozucu...
Gerçi ne kadar şikayet etsem de gün boyu gözüm bir şekilde yeşil logoda :(
Aslında daha çok diyeceğim vardı sanki, ama bu kadar döküldüm:))İyi bakın kendinize...
5.10.2020
Canım Pazartesi
Öyle sinir bozucu bir hafta sonuydu ki, pazartesiyi kollarımı açarak karşıladım.
Cumartesi günü kahvaltı sofrası masada dura dursun ben Buddenbrook' ları sırtlanıp okumaya dalmışken ilk telefon geldi. Asla hatırını kırmayacağım bir yakınıp saçmanın da ötesinde bir istekte bulundu. İlk defa olmaz dedim ve konu uzamadan telefonu kapattım. Çok kızdım, hep kendime kızardım bu sefer karşı tarafa kızdım.
İkinci telefonda kronik ciddi bir hastalığı olan arkadaşımın ameliyat olması gerekiyor. Uzun uzun araştırmalar sonunda ameliyatın saatine kadar kararlaştırıldı. Gel gör ki hastanenin umursamaz tavrı ne yapacağımızı şaşırttı. Uzun uzun onunla konuştuk. Pek bir şey de diyemedim, pandemi durumu her seçeneği geriye atıyor. Neyse gün içinde yine bir dolu konuştuk. En sonunda ameliyatı başka bir hastanede olmaya karar verdi.
Bilge' ye yardımcı ders kitapları almak için çıkacaktım. Bilge ben gelmem dedi. Hafta içi hazırladığım testleri önüne koydum. Nasıl olsa çözemeyecek (ders dinleyişini görseniz sonuna kadar ha verirsiniz) mecburen kalkıp gelecek dedim. Hepsini yaptı, bana ne halin varsa gör demek kaldı...
Geçen hafta yoga hocamın kedisi patisi çekmeceye sıkışınca can havliyle bunun elini ısırmış. Elinde enfeksiyon oluştu, antibiyotik tedavisi işe yaramayınca hastaneye yatırdılar, hala hastanede. Olmayacak iş...
Derken en bomba haber geldi. Tarçın'ın sahibi arkadaşımızın bir de kedisi var. Ev bahçe katı. Kedi dışarı çıkıp, dolaşıp geliyordu. Akşam ağzı gözü kan içinde gelmiş. Klinikte yatıyor,büyük bir ihtimale araba çarpmış (birinin tekmeleme ihtimalini düşünmek istemiyorum), iç kanama ve kafa tasında kırık var. Parktaki grup toplanıp geçmiş olsuna gidelim dediler. Pek gidesim yoktu, ayağımı sürüye sürüye gittim. Tarçın bizi görünce sevindi,sağa sola çarptı, kızlar ahladı vahladılar. Arkadaşımın gözleri ağlamaktan şişmiş. Çaylarımızı yudumlarken sohbete başladık, çorap söküğü gibi geldi arkası... herkes komik bir şey anlatıyor. Gülmekten yarıldık. Bir saat oturup kalkarız demiştik, gece yarısı eve döndüm:)) Sabah kediden daha iyi haberler geldi, iç kanaması durmuş, biraz daha kalacak klinikte...
Bu hafta sonunu da evde geçirdim. Kafam dağılsın diye dizi izleyeyim dedim. Emily İn Paris' i izledim, iyi geldi... Mutfak alışverişini sanal marketten yaptım. Efes'i gezdirdim. Gün batımları çok güzeldi. Kombu çayı yaptım, anam büyüdü ikiye ayırdım, uykuya yatırdım. Bizimkiler pek sevdi, şifa niyetine işte. Bir de kefir mayalayıp mutfaktan kaçtım...
Sonrası dolap düzeltme... çok yazlıkları kaldırıp, az kışlıkları çıkartma, sağı solu düzeltme ama yaptığın işten çok memnun olmama, sonra uzunca bir boş veeer deme hali...
İyi haberlerle dolu bir hafta olsun diyerek, kaçtım...
1.10.2020
Top Sende
Beş bölümden oluşuyor kitap.İlk bölümde farklı ressamların tarzlarıyla ilgili yazışmaları var. İkinci bölüm Goya yorumlaması gibi, anıları, düşünceleri...daha felsefi. Kitaba hakim iki sanatçı yazışmasından baba oğul yazışmaları daha ağır bu bölümde...
Üçüncü bölüm beni çok etkiledi Manet' in ölmeden önce (49 yaşında ölüyor) yaptığı natürmortlar üzerine yazışıyorlar ve o kadar güzel ki.Her satırı duygulandırıyor.
Dördüncü bölüm dönüp dönüp okuduğum bir bölüm. Hatta Bilge'yle birlikte de okuduk.
Yves şöyle yazıyor; " ...eller resmeder, gözler düzeltir. Eller gözlerin kararlarına tabi olabilir ama eller özgürdür yine de. Özgürdürler çünkü resim sanatı onların özgürlüğüne bağlıdır..." mektup ilerliyor titanyum beyazını hazırlarken fotoğraflıyor, tezgahın üzerinde sekiz şeklinde üzerinde gidip gelinmiş boya...
Jhon' un cevabı; "ev yapımı titanyum beyazına bakıyorum.Pigmentlerin adlarını öğrenmeye başladığımdan beri titanyum beyazı bana cazip gelmiştir. Çinko beyazı makineciler içindi, kar beyazı dekoratörler için ama titanyum beyazı tanrıların takıldığı Parnassos'u çağrıştırıyordu.Palet bıçağınla sekiz figürünü yapman tesadüf olmasa gerek..."
Beşinci bölümde ikisininde çizimleri var.
Kitap bitince merak edip baktım Yves Berger Quency köyünde yaşıyor. Ressam ve toprak işçisi diye yazıyor.
Jhon Berger'in diğer çocuklarını da merak ettim. Diğer oğlu Jacob Berger film yönetmeni ve senarist, kızı Katya Berger Andreadakis ise başarılı bir yazar. Derin bir iç geçirdim, ne güzel diyerek...
29.09.2020
Aptallık Üzerine ve Aldanan Kadın
Alman Edebiyatı her zaman ilgimi çekmişti. Özellikle İkinci Dünya Savaşı, Naziler ve Holokost düşünülünce, edebiyata yansımasını hep merak ettim. Mann ve Musil Alman yazarlar olmaları dışında modern edebiyatın babalarından. Mann' in Büyülü Dağ' ını okumuştum. Zor bir okuma olmuştu. Venedik' te Ölüm' ü ise daha kolay ve çok kısa bir okumaydı. Zaten Aldanan Kadın' da sanki oradaki kadın kahramanın yaşlanmış hali gibiydi. Mann' in son öyküsü, aslında cesur bir kadını anlatıyor. Kendinden yaşça küçük, oğlunun öğretmenine karşı hissettiği duyguları kabullenişini, bunun verdiği heyecanı ve trajik sonunu anlatıyor. Sırada Buddenbrook Ailesi var, kocaman cüssesi azıcık ürkütmüyor değil:))
Robert Musil deyince akla ilk gelen Niteliksiz Adam kitabı. İlk kitabı yayınlamış ikinci kitabı tamamlayamadan öldüğü için kitabı okumayı hep erteledim. Aptallık Üzerine' yi okuyunca biran evvel Niteliksiz Adam' ı okumayı düşündüm. Nefis bir dili var, hem sert hem eğlenceli. Muazzam tespitleri var. Aptallığı hem kişisel hem toplumsal çeşitliliğine baktığımız zaman zeka eksikliği değil duygu hatasıdır diyor. Bazen deha ve aptallık öylesine iç içe geçer ki onları birbirinden ayırmak mümkün olmaz...
Aslında kitap Musil' in 1937' de yaptığı bir konuşma metni. Üstelik bu tarihte Alman faşizmi gücünün doruğundadır.Naziler ondan nefret eder, kitapları yasaklanır eşiyle kaçmak zorunda kalır.
Aslında kitabı en güzel kitap kapağı anlatıyor:) (fotoğrafta altta kalmış, netten bir bakın derim)
Mevsim sonbahara dönünce okumak daha mı keyifli oldu, bana mı öyle geliyor:)
25.09.2020
Sevgili Cuma
Bu haftanın yarısı veterinerlik fakültesinde geçti. Fotoğraftaki güzel çocuk Tarçın. Bahsetmiştim aniden kör oldu diye. Şansımıza çok iyi hocalara denk geldik ve tüm kontrolleri yapıldı. Tansiyon tedavisine başlandı ve yeniden görme umudu doğdu. Tedavisi oldukça masraflı ama sahibi de, biz de buna şükür dedik.
23.09.2020
Koşuşturmaca
Geçen hafta parkta farkettik Tarçın' ın göremediğini. Tarçın N.Abla ve kızının on yaşına basmakta olan cookerları. Dünya güzeli, sakin bir köpek. Birkaç kez bizde de kaldı. Neyse eve veteriner geldi, tahliller tetkikler derken Tarçın' ın iki gözünde de bükük ölçüde görme kaybı olduğu kesinleşti. Dün veterinerlik fakültesine gittik. Pandemi yüzünden çok az doktor vardı. Çoğu kısmı kapalı, bahçede tadilat var. İnsanlardan çok kediler etrafta:)). En çok elinde kafesiyle kuşlarını getiren insanlar vardı:)
Tarçın' ın sahibi işlemlerle uğraşırken ben onu bahçede gezdirdim. Yavrum sağa sola çarpıyor o kadar üzüldüm ki... Uzunca bir süre bekledikten sonra muayene ettirebildik. Yine bir sürü tahlil tetkik istendi. Bugün yine gideceğiz. Sanırım yüksek tansiyondan oldu. Yedi çocuk büyüten N. Abla Tarçın' a gözü gibi bakar. Tarçın mama yemez, o yemek pişirir, yeter ki yesin diye...Hiç kıyamaz, artık diyetine çok sağdık kalması gerek,umarım yapabilir.
Eve döndüğümüzde taktığım iki maskeyi çıkartıp, derin bir nefes aldım. Hemen duşa girdim. Bilge online derslere girip çıkıyor. Bolca hoca internetten düştü lafını duyuyorum:))
Neyse kendi programımızı yaptık, düzenli ders çalışmaya başladı. Okul programında ikinci yabancı dil olarak Almanca var. Bilge iki aydır Fransızca dersleri alıyordu. Almanca hiç hesapta yoktu. İngilizceyle birlikte üç dil olacak, hepsini idare edebilecek mi hiç bilmiyorum. Henüz şikayet etmedi, bakalım...
Ayfer Tunç' un son kitabı Osman' ı dün bitirdim. Ne kızdım Osman' a. Lügatımdaki tüm küfürleri sarf ettim. Neler neler dedim, bir taraftan da içim cız etti. İlk başta yazım şekli tuhaf gelmişti, soru cevap ve günlüklerden alıntılar ama sonra okudukça alıştım. Ayfer Tunç sonuçta...
Akşam yoga dersi vardı, koşturmacanın üzerine iyi gelir diyordum ama o da zorladı. Bazen böyle oluyor, bir türlü bedene odaklanamıyorsunuz. Allah'tan yorucuydu, erkenden uyuya kalmışım:)
Kahvaltı hazırlamaya başlayayım, iyi bakın kendinize...
.
.
21.09.2020
Kitaplardan devam...
Alış verişi sanal marketten hallettim. Üç gün yoga yaptım, ufaktan lotus yapabildim, pek sevindim...Efes' i parka götürdüm, köpekleri bol bol sevdim.
Terlikleri kaldırıp, spor papuçları çıkarttım, hava iyiden iyiye sonbahara döndü.
Kitaba gelince, eskiden beri bilim kitapları garip bir şekilde ilgimi çeker. Tübitak yayınlarıyla başlayan zaman geçtikçe yelpazesi genişleyen güzel birkaç rafım var.
Bitkilerin En Güzel Tarihi İşbankası Kültür Yayınlarından çıkmış.Hazırlayanların üçü bilim adamı ( Jean-Marie Pelt, Marcel Mazoyer,Theodore Monod) biri gazeteci (Jacques Girardon)
Yaşam nerede ve nasıl başladı? İnsanın en eski atası bir su yosunu olmasın derken konu çok ilginç tarihsel gelişmelerle sunuluyor. Gerçekten aklımıza gelmeyen, hayal edemeyeceğimiz güzellikte ve ilginçlikte bir dünya, bitkilerin dünyası.
Tarımın keşfi üzerine hiç düşünmemişim. Ben zannediyordum ki bitkileri yetiştirmeyi öğrenince insanlar yerleşik hayat geçtiler ve tarımla uğraşmaya başladılar. Oysa avcı toplayıcı dönemde de tohum toplamayı, bitki yetiştirmeyi biliyorlarmış. Tohumları saklamaları, önce yaşadıkları yerlere daha sonra ayrıcalıklı yerlere ekmeye başlamaları ne zaman dersiniz? Mülkiyet hakkını geliştirdiklerinde tarım yapmaya başlamışlar. Bu konu çok ilgimi çekti, sahiden de ilginç değil mi?
Daha pek çok ilginç konu var kitapta. Soluklanmalık, keyifli bir okuma oldu benim için. Meraklısına aşırı tavsiyemdir:))
18.09.2020
Kırtasiye Dükkanı
Nefis bir kitap okudum. Marjan Kamali' nin Kırtasiye Dükkanı. Sevgili Leylakdalı'nın paylaşımlarında görmüştüm. Kapak şahane, yazar İran'lı. İran edebiyatı ve sineması bence çok özel konumda. Tereddütsüz aldım ve hemen okumaya başladım.
16.09.2020
Okuduklarım
14.09.2020
Canım Pazartesi
Tabi bi de Efes dışında ev ahalisinin tüm hafta birbirimizi ısırma girişimlerimiz var (pis retro) Neyse çok alevlenmedi... Evin ergeni ilk kez çıkma teklifi aldım diyerek şaşkın gezerken, Koca'yla bana iç geçirmek kaldı:)
9.09.2020
Solaris
İkinci uyarlama 1972' de Andrey Tarkovsky tarafından filme aktarılıyor ve en tanınmış film bu. Çok insan izliyor. Soğuk savaş döneminde Amerikan sinemasına karşı bir duruş gibi görünüyor. Lem' le Tarkosky' nin arası açılıyor, çünkü filmi Lem hiç beğenmiyor. Gerçekten de kitabı okuyup, filmi izlediğinizde ona hak veriyorsunuz. Bence Tarkovsky filminde kitaptan sadece ilham almış ve bambaşka bir şey çıkmış ortaya. Tarkovsky'nin de hakkını yememek gerek, içinde bulunduğu siyasi dönemde bu filmle tam bir mucize gerçekleştirmiş.
En son film 2002' de Steven Soderbergh tarafından çekilmiş. Bu film Tarkovsky' nin Solaris'inden uyarlanmış. Kitapla çok alakası yok, zaten filmden sonra Lem' de isyan edip bir bildiri yayınlıyor; "benim kitabım uzayda romans değildir." diyor.
Çok beğendiniz bir kitabın film uyarlaması genellikle büyük bir hayal kırıklığı oluyor. Kendi adıma filmini beğendiğim uyarlamalardan ilk akılma gelen Kirpi' nin Zarafeti, Kapı ve son çekilen Anna Karanina' dır. Bayılmıştım bu filmlere. En korkunç uyarlama dediğinizde aklıma ilk gelen Bizim Büyük Çaresizliğimiz kitabının (gerçekten çok severim,)film uyarlaması tam bir felaketti
Yani özetle kitap çok iyi, benim gibi meraklısına tavsiye ederim. Sinema meraklıları zaten Tarkovski arşivinden (bu arada o da filmi en başarısız filmleri arasında görüyor) izlemişlerdir ya da izleyeceklerdir. Tabi bir de George Clooney hayranları 2002 Solaris' ini eminim izlemişlerdir...
İyi bakın kendinize...
7.09.2020
Bahçe
Fotoğraftaki tüm çiçekleri teyzem tohumdan yetiştirmiş. Bana da tohum verecek, baharda ofisin ve apartmanın bahçesinde yetiştirmeyi deneyeceğim. Her gün bu güzelleri görmek keyifli olur.
1.09.2020
Hafta sonu
Pazar erkenden küçük termosu kahveyle doldurup, çantaya örtü, kitap,çizim defteri, kalemler koyup Seymenler Park'ına gittik.
26.08.2020
Pazartesiymiş gibi...
Geçen hafta ortasından beri evdeydim. Koca ailesini görmeye köye gitti. Ben de evden çalıştım. Sabah yürüyüşlerini özlemişim. Efes' le uzun uzun yürüdük. Mevsim yavaştan dönmeye başladı, sabahları serin hava ürpertiyor. Akşamları da güneş daha erken batmaya başladı, pencereleri kapatıyoruz. Bir süre sonra çoraplar, diz battaniyeleri çıkar ortaya. Her sene bozkır yazının kısalığına şaşırıp, üzülürdüm. Bu sene hiç böyle hissetmiyorum.