25 Ağustos

Bu sabah Efes'le sabah yürüyüşüne çıktık. Yolun yarısında tişörtümü ters giydiğimi fark ettim. Aman ya sinir oldum. Sonra boşverdim içim dışım bir dedim:)) Allahtan kimseyle karşılaşmadım. Gece o kadar çok uyandım ki kevgire döndü uykum. Tüm gün evdeyim, bir yerlerde sızarım.

Dün acayip bir gündü. Sabah bahçeye gittik, özellikle iki haftadır sonrasında bateri dersine uçucuna yetiştiğim için erken gidelim dedim. Erken de gitsek yine koşturmacalı olunca dersi cumartesi gününe kaydırdık. Neyse Koca, benim gelişigüzel dediği ki bence kendi arasında düzenliydi, beğenmediği tarhımın yanına askeri garnizon yaptı. Acayip hizalı, sıra sıra tarhlar (aslında fena da olmadı) hazırlayıp tohumları santim santim hesaplayarak toprakla buluşturdu. Ben de ufak bir alan açayım diye ot yoluyordum. Baktım söyleniyor benimle konuşuyor sandım, arıya söyleniyormuş. Kulaklıklarımı takayım derken alçak arı gelip beni soktu. Eldivenin kenarından tam el bileğimden. Koca aynı arı olmadığını söylüyor. Ben arıyı görmedim, o yüzden arının cinsiyle ve biçimiyle ilgili soruları cevaplayamadım. Yalnız "bilmem ne arısı olsaydı zaten şimdi yazışamadık" lafı dolandı durdu aile grubumuzla yazışmamızda. Dün de erkek kardeşimi sokmuş, acilen üzerine işememi salık verdi. O detaylıca işeme mevzusunu tarif ederken, kızkardeş sıranın kendisinde mi olduğuna yanıyordu. Koca arabadaki ilkyardım kutusundan baticon filan getirdi de işeme mevzusu rafa kalktı. zaten bir dolu alerji ilacı alıyorum diye rahattım da. Çocukken kovanlarımız  vardı sürekli arı sokardı, bir şey olmazdı.Buna güvenerek buz koydum,  uzun uzun asmanın altında fotodaki manzaraya baktım.  Sonra kalkıp ağaçların yaz budamasını yaptım. İlk defa ağaç budadım, korka korka:) Yaz budaması daha yüzeysel oluyormuş, bahardaki kadar derinlemesine yapılmıyormuş. Azıcık çıplaklaştı ağaçlar:)

Akşam da dersin son yirmi dakikasında hocamın verdiği ritmi çalabilmeyi başardım:) Ellerimin ve ayaklarımın söz dinlemeyişleri sinir bozucu.
Karl One Knausgaard ' ın Sonbahar kitabına başladım. Seriye yanlışlıkla üçüncü kitaptan başlamıştım ya fark ettim ki bu ilk kitaptan başlasam ilgimi çekmeyebilirdi. Çok sade hatta biraz sıkıcı. Yine de garip bir dinginlik hissi veriyor.
Komiser Haritos' la cinayetlerin peşinde koşmaya devam ettiğim yetmiyormuş gibi Gaye Boralıoğlu' nun Dünyadan Aşağı kitabına başladım. Hilmi aydın çok tanıdık, çok sinir bozucu:))

David Grossman' ın Ülkenin Sonuna' sı bitti. Gerçekten etkileyici bir kitap.

Ve evet Marcel Proust' un Kayıp Zamanın İzinde serisinin 2. kitabı Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde bitti. Üçüncü kitabı gelecek hafta okunacaklar listesine koydum.

Bu arada cuma günü Sevgili Leylakdalı'yla açık havada Alevli Günler oyununu izledik. İlk kez açık havada tiyatro izledim. Oyun şahaneydi, Leylakdalı zaten şahane, ne iyi oldu. Kendimi şanslı hissettim.

Güzel bir hafta diliyorum...

 

Yorumlar