25 Kasım

Dün mevsimin ilk karı yağdı, uzun zamandır kasım ayında kar görmüyorduk. Kar görünce en çok sevinen Koca bahçeye gidelim diye tutturdu.
lahanadan hallice, kat kat giyinip düştük yola. Güya birer fincan kahve içip döneceğiz. 
Terostan doldurana kadar soğuyan kahveleri ışık hızında içip totalde on dakika bile kalamadan geri döndük.
Yollar şahaneydi, bu arada ilk fotoğrafta ortadaki inek çıkabilir tabelasından beş tane saydım, ama hiç inek görmedim. O kadar tabela olunca insanın gözleri arıyor tabi. 
Yolda bir tesisin bahçesinde kocaman bir ahşap tekne olduğunu fark ettik. Renkli kocaman bir tekne, hem de bozkırın ortasında. Her birimizden bir olasılık döküldü. Adı Nuh olan kıymetli bir abimiz olabilirdi, belki uçuk bir Karadenizli, belki fazladan teknesi olan ve onu nereye koyacağını bilemeyen birisi:))
Bahsi çok uzatmadık, uzattıkça pis yerlere doğru gidiyordu:)
Son kareyi geçen hafta çekmiştim balkonda. Kardan önceki gün akşam gezmesinde Efes'le saçı başı, tüyü kuyruğu rüzgara kaptırıp eve geldiğimizde ağaçta bir tane bile yaprak kalmadığını gördüm. 
Bugünde yapraklardaki kar taneleri, buz kristalleri gönlümüzü doldurdu. Her gördüğü yaprak yığınına atlayan Efes' e kırmızı kulaklarım ve burnumla eşlik ettim. Yürüyüşte kimseyi görmedim. Hava soğuyunca genelde evlerinin önünde bir kaç tur atıp dönüyor insanlar. Biz rutin güzergahımızda yürüdük. Kulağımda "Dune " ilk kitabı Emre Akakçe şahane okuyor.Storytel' de ilk kitap var sadece.  Dokuz kitaptı sanırım, hayatta okuyamam. Filmin ilkini de üç kez uyuyup uyanıp izlemiştim. İkincisini henüz izlemedim. Kitap bitince izlerim belki.








 

Yorumlar