24 Mayıs
Dün akşam uzun zamandır geçirdiğim en güzel akşamlar listesinde üst sıralarda yerini aldı. İlk defa birlikte dışarı çıktığım genç insanlar geceyi taçlandırdı. Gösteri baya interaktifti. Ne demek derseniz seyirciyle sürekli diyaloğun olduğu, insanların dillerinden dökülen laflara kulaklarınızın inanamadığı bir söyleşi diyebilirim. Bir ara hep böyle sürecek diye endişelenirken, allahtan daha stand up havasına geçti. Güldük çokça ama sonrasında oturup birkaç kadeh eşliğinde ettiğimiz sohbet gösteriyi de gölgede bıraktı. Bilge şahane bir çocuk oldu yahu, ne güldürdü bizi. İzlemek çok keyifliydi. Onun keman yayı kıvamının bir nebze rahatlamış olması, ayrıca mutlu etti. Muhabbeti ilerlettiği arkadaşımla birbirlerinin telefon numaralarını almışlar. Kaydederken ismini hatırlayamamış (kafası da güzeldi). "İyi bir insan" diye kaydetmiş, çaktırmadan benden ismini öğrenince yanına ekledi:)
Geçen hafta Boşluk Hissi' ni bitirmiştim.Bahsetmeyi atlamayayım. Benim için uzun soluklu bir okuma oldu, zaten elinize alıp rahatça okuyabileceğiniz bir kitap değil. Kitaba biraz temkinli yaklaşmıştım, kapaktaki 30.baskı yazısı ürkütücüydü. Zihnim popülariteye hep bir şüpheyle yaklaşıyor.
Kitabın üst başlığı Çocuklukta İhmalin İzi İlk sayfalardaki duygusal ihmal anketindeki yirmi iki satırlık sorulara verdiğim evetlerin sayısındaki çoğunluk, taş gibi oturdu içime. Kendim ve pek çok arkadaşımda görüyorum ki maalesef çocuklukta yara almayanımız yok . Ailelerimiz tabi ki kötü insanlar değildi, eminim bu yaraları bile isteye de açmadılar. Bunları görüp, fark edip hesabı zihinde kapatmak gerekiyor. Tabi bir de her şeyi çocukluk travması diyerek diline dolayıp, bunun etrafında dönüp duranlar var. Ardına saklananlar.Başı boş farkındalık çok zor bir durum diyor uzmanlar, farkındalığı nasıl karşılayacağını ve nasıl kabulleneceğini, yok saymayacağını bilmek ve bunu başarmak önemli. Hiç kolay değil, en büyük dayanak öz şefkat.Öz şefkat dediğinizde insanları suratlarındaki afallama haliyse üzücü.
Neyse çok uzatmayayım meraklısına tavsiyemdir, okuyun derim.
Bahar alerjisiyle baş edebilme hallerimi kısaca yazayım. Bu tamamen benimle ilgili.
Öncelikle niye ben sorusunu sormuyorum artık kendime. Olanı kabul ettim. Baharı güzel karşılamıyor bünyem nokta.
Aaa hastamısınız geçmiş olsun diyen yabancılara açıklama yapmıyorum, kibarca teşekkür ediyorum.Yine mi tıkandın diye hesap sorar hallerdeki yakın temasına gelince, hııımmm öyle deyip geçiştiriyorum, açıklama yapmıyorum. Bunun beni çok rahatsız ettiğini geçen yıl fark ettim. İyi niyetiniz başka insanlara iyi gelmeyebilir diye pankart açmak istiyorum. Yine ne halt ettin, kendine bakmadın da bu hale geldin gibi geliyor o yine mi lafı. Farkında değilsin kesin daha kötü bir durum var sende der gibiler...Kronik rahatsızlıkları olan insanlara çok daha nazik, çok daha şefkatli bir dil kullanılmalı bence...
Sabah akşam nash yağı (susam yağı ve nane yağı karışımı) hayat kurtarıcı yanında ada çayı gargarası.
Burnum tıkalı uyandıysam mutlaka yüz yogası yapıyorum. Yüzde ve özellikle burun kenarlarındaki ödemi atmak için birebir. Üstelik de iyi hissettiriyor. Bu sabah ben yüz yogası yaparken dizime başını koyan Efes' e de yaptım biraz. Gözlerini çevresi, alnı, burnu, yuvarlak kafasının komik çıkıntısında dolaştı parmaklarım. O kadar komikti ki, gözlerini kırpıştırıp, burnunu uzatıp gıdısına da yaptırdı salak, çok tatlıydı.
Yarın bahçede sulama sistemini tamalayacağız. Yeşilliklerin tohumlarını ekeceğim, biraz da fasulye.Bayram dönüşü de fideler dikilecek inşallah.
Banu Yıldıran Genç' in Yan Yana Durduğumuz Zamanlar kitabına başladım. İlk kitabı Geri Döndüğüm Yerler' i çok sevmiştim. Kitabı alır almaz başlayamadım, tahmin ettiğim gibi yazarın babasının kaybının izlerini bulacağımı biliyordum. Bu sabah başladım, yanıltmadı beni. Bir baktım ellinci sayfadayım, dur hemen bitmesin diyerek koydum kenara.
Keyifli bir hafta sonu olsun...
Yorumlar
Yorum Gönder