16 Ekim

Bu hafta Sanatçının Yolu pratiklerinde okumadan bir hafta egzersizi var. Hiç ama hiç sevmedim. Üç gündür okumuyorum ama bunun bana katacaklarına hala ikna olmuş değilim. Kitaplarla aramdaki bağın (sağlıklı ya da sağlıksız) şu anki halinden memnunum. Bu tekrar adlandırmak ya da irdelemek istemiyorum. Bir taraftan da uzun yıllardır yarattığım konfor alanının dışı nasıl bilmiyorum, farkındayım. Neyse bir hafta çok uzun. Madem okuyamıyorum, okuduğum son kitaptan bahsedeyim. 
Sandor Marai ile tanışma kitabım oldu Mumlar Sonuna Kadar Yanar. totalde yüz on dört sayfa kitabın dört yüz sayfa olduğuna yemin edebilirim. Marai nasıl bir ömrü Generalin anlatısıyla bir geceye sığdırdıysa, kitapta tam anlamıyla böyle. Dostluğun, geçmişin, ihanetin en yalın ve zarif bir dille anlatışı bu kitap. Çok beğendim, beni çok etkiledi. İşin Aslı Judit Ve Sonrası kitabını da aldım hemen. Pek çok kitap okuyorum, çoğu zihnimde kalmıyor. Hatta bazen o kadar çabuk siliniyor ki ben de şaşırıyorum bu yok oluşa. Goodreads olmasa hatırlayamıyorum. Kapaklar hatırlatırdı eskiden, o da artık yanıltıyor. Spontane kitap alacaksam mutlaka dönüp arşive bakıyorum. 

Dün çok keyifli bir gün geçirdim. Leylakdalım' la buluştuk. Malum onun gitme vakti yaklaşıyor. Sohbetin sonuna Bilge ' de yetişti, mis gibi oldu.Eve döndüğümde kızgın köpek adam karşıladı beni. Canımı okudu dolaş dolaş, en son ikimiz de dilimiz dışarıda eve döndük. Azıcık dinlendim, sonra davul stüdyosuna gittim. Her seferinde hocamın gösterdiği yeni ritimi dinlediğimde beynim bulanıyor. Yoğurt aklım ayran oluyor yani (Leylakdalı kattı lügatıma, ne güzel laf değil mi?) Sonra yavaş yavaş ucundan kıyısından yakalıyorum. Gerçi akşam biraz cıvıttım bagetim filan fırladı elimden. Kike vuran sağ bacağım geriden takip ediyordu  beni:) O kadar yorulmuştum ki. Bir de o saatte sohbet edesimiz tuttu. Koca' da katıldı bize kahve içtik. Erkek sohbeti de ayrı, başka dünyadanlar sanki. Sabahlar olmaz heralde derken eve gelir gelmez uyuya kaldım. Kesintisiz uyumuşum. Sabah sağ bacağım hala ağrıyordu. Birazdan yoga yapacağım yavaş yavaş geçer ağrı diye düşünüyorum. Akşam çalışma sırasında  sağ ayağım kikle bir ritim tutarken, ellerimdeki bagetlerin farklı bir ritim çalması, sol ayağımdaki hayet zilinin eşliği...bedenimin ayrı ayrı hareket ettiği ve bu ayrı haldeki bütünlüğe sanki biran dışarıdan baktım. O halim çok hoşuma gitti. Bu hal yaşadığım, tecrübe ettiğim hiçbir şeye benzemiyordu. Biliyorum her dersten sonra buraya heyecanımı yazıyorum belki de hep aynı şeyleri yazıyorum ama sahiden hislerim bu. Her seferinde faklı hissettiriyor. Tüm samimiyetimle beklentiye girmeden, geçmişe takılmadan akışına bırakarak hayatınıza bir müzik aleti sokun derim. Korkmadan, ön yargıya kapılmadan bir deneyin.  

Azıcık evle ilgileneyim, yemek yapayım ve yoga yapayım. Zaten günler güdük, akşam olur hemencecik...

İyi bakın kendinize...
 

Yorumlar