02 Ağustos

 Mis gibi bir havaya uyandım. Serin bir rüzgar, kapalı bir gökyüzü ve her  an yağmur yağacakmış hissi var. Hepimiz geç uyanmışız. Koca sürünerek kalkıp kahvaltıda yiyebildiği sütlü bulamaç gibi şeyin başına oturdu. Bilge dün gece ilk kez sarhoş olduğu için, akşamdan kalmışlığı tecrübe ederek tüm tipi kaymış uyandı.Utanç ne tatlı bir hissin sen:)) Bense gözlemci halime dayanamayıp, Efes' le sokaklara vurdum. İki park gezip eve döndük.  Bilge çamaşırlarını makineye atmış (ben şok) ne yesem diye bakınıyordu. Hadi sana kahvaltı söyleyeyim dedim. Öğlen dersaneye gidecek, tercihlerine son şeklini verecekler galiba... Kendi kahvaltımı yapıp, ilaçlarımı bünyeye gönderdim. Kuruyan çamaşırları ütüyle buluşturmadan en ivedisinden kaldırdım. Ortalığı toparladım. 

Robert Seethaler' sın İsimsiz Kafe sine başladım. Kocaman puntaları ve akıcı diliyle elli sayfa okumuşum. 

Yazarın iki kitabını daha sipariş ettim. 

Dün bitirdiğim Donna Tartt' ın Gizli Tarih i hakkında yazayım dedim. Kitabın dünyada çok ama çok seveni var. Ben sevdim mi, sevmedim mi bilmiyorum. Hissettiğim ziyadesiyle uzun olduğuydu. Sonun da bir miktar hayal kırıklığı oldu. Lakin ilginçti diyebilirim.  Neyse çok okunanlar maceramda buraya kadar sanırım:)) kendi bildik sularımda dolaşmam daha keyifli...

Vantilatörün karşısında siftinme sağımda solumda tutulmalar bırakmış. Bugün yavaş yavaş nasıl gevşetebilirim diye bakacağım. 

Dün akşam bizim çocuklarla çıktık. Tamamen spontane, canlı müzik bile dinledik. Bilge patlamasa iyidi:)) aman o da çok komikti zaten:)) Gençlerin enerjisi şahane, onları eksik etmemek lazım yanımızdan yöremizden der, kaçarım. Hafta sonunuz güzel geçsin...