12 Eylül


 Çok olmuş yazmayalı, bu sabah biraz hareketli bir sabah. İşle ilgili bir dünya yazışma yaptım. Yazı icat edilmeseydi insanlar nasıl iletişim kurardı acaba, bugünün ilk şükür sebebi bu olsun. Herkese konuşarak anlatmaya çalıştığımı düşündüm ve Sümerlilere çokça rahmet yolladım.

Neler yaptım diye düşünüyorum; salı günü Lösev' in koşu grubunun çalışmasına katıldım. Parkur koskocaman göründü, koşarken ya da koşmaya çalışırken daha da büyüdü. Sonra fark ettim dört yüz metreymiş. Yedi tur attım, koş yürü şeklinde. İsteyen herkes gelebiliyor bu çalışmalara. Salıları akşam on dokuzda Anıttepe Koşu parkurunda. Çok tatlı insanlar var, ısınma çalışması birlikte yapılıyor sonra koşucu gruba ya da koş-yürü grubuna ayrılıyorsunuz. Sonrası.... ben grubumun oldukça gerisinde kaldım. Kondisyon filan hak getire. Benden daha fazla yaş almış bir grup bana iki kez tur bindirdiler hem de beyaz saçlarını savura savura:)) Bu kondisyonu toparlamak lazım, yapay zekayla az konuştuk.Güzel tüyolar verdi sağolsun.(çok abartmadım, suyu tasarruflu kullandım, öyle aklıma gelen herbir şeyi de sormuyorum)
Kafamı son anda gölgeliğin demirine çarpmayaydım iyidi. Bir anda gökyüzü gözümün önüne yıldızlarını serdi. Krom mataram yanımdaydı eve kadar alnımda geldik birlikte. Tam saç çizgimin başladığı yerde kırmızı bir çizgi var hala zonkluyor:( 

Bu hafta bahçeye gidemedik, aklım kaldı. Pazar gününü iple çekiyorum. Karnabahar ve brokoli tohumlarım geldi onları viyollere ekeceğim önce, filizlendikten sonra şaşırtacağım. Tohum toplama zamanı. Mısırlar atalık tohumdu ve azdı. Bu yıl olanları da tohuma bıraktık yemeye kıyamadık:) Fasülyeler de artık tohuma bırakılmış vaziyette. Sık diktim diye bir dolu bla bla dinlemiştim. Bir dolu fasülye oldu topla topla bitmiyor. Bu arada şahane bir kollektif bilinç var. Özellikle atalık tohumları insanlar birbirlerine dağıtmaya çalışıyorlar. Ben de elime gelenlerden üretebildiklerimizden dağıtacağım. Sanırım ziyadesiyle fasülye olacak isteyen olursa bana yazabilir (buradan, instagramdan nereden isterseniz) seve seve yollarım. Bamya tohumlarım da var, deli deli büyüyorlar:)

Dün akşam stüdyoda bateri çalıştık. Davul odası daracık ve bizden önce çalışanlar ayarları baya değiştirmişler. Bir türlü yerleşemedim. Neyse dedim saatli kiralıyoruz zaten, çok genç ve heyecanlı bir hocam var. Tam bir ritmi doğru çalmaya başlıyorum biraz zorlaştıralım  diyor, sinir şey:) Neyse o pek memnun kalmadı performansımdan ama ben yine çok keyif aldım. Sanırım insana yapamadıklarından keyif almak, o çabayı sarf etmenin de keyif vermesi, bir az yaş alınca gelen bir duygu.

Bu hafta Alan Savunması' na odaklandım. Cinayetlerle ilgili ciddi fikrim oluştu ama arkadan bir ses de ters köşe olabilirsin diyor.

Julia Cameron 'un Sanatçının Yolu kitabını üç arkadaş okumaya başladık. Pratikleri birlikte yapıp üzerine konuşacağız. İlk pratik Morning pages (sabah sayfaları) uzun zaman yapmıştım bu pratiği, niye bıraktım bilmiyorum. Bir haftadır yapıyorum, sanki yazdıkça yüklerimden kurtuluyorum. Her sabah aynı saate üç sayfa yazıyorsunuz. Anlamlı, kurallı, imlalı olmadan. Geri dönüp bakmıyorsunuz. Üç sayfa yazmanız gerekiyor. Az olmaz, çok olmaz. Yazacak bir şey yok da yazabilirsiniz üç sayfa. Denemek isteyen varsa yazma pratiğine de katkısı büyük. Cümlelerin nerden başlayıp nerelere gittiğine şaşıp kalıyorsunuz.

Yeraltı Demiryolu nu dinlemeye başladım. Kölelik, köle sahipleri derken içim şişti. Belki sonra dinlemeliyim, hiç zamanı değil gibi. 

Bilge hafta içi okula gidecekmiş bilim ateşi yakma etkinliğine:)) keşke küçülebilsem cebine girsem, beni de yanında götürse:))


İyi bakın kendinize....

Yorumlar