16 Eylül

Sabah altı buçuk gibi uyandım. Sabah sayfalarımı yazdım. Zümra hocanın bir haftalık meditasyon buluşması var, dün başladı. Ona katıldım, ardından Alan Savunması nı bitidim. Sonu beni ters köşe etti ama bir de bitmedi, nasıl ya diyerek kapattım kitabı. Devamını bulmam lazım...
Uçarak Yok Olmak İsteyen Nergis e cuma günü başlamıştım. Pazar sabahı bahçeye giderken baştan Koca'yla dinlemeye başladık. İkimizin de çok hoşuna gitti. Hatta bir ara ben ona ağlamak sende estetik duruyor dedim, kitaptan araklayarak. O burnunu çekip, işine bak dedi homurdanarak:) 


Kayınvalidemler fındık fideleri göndermiş. Koca fideleri almaya gitti. Ben de buralarda yetişir mi diye söylenerek kitabımı elime aldım. Oturdum okuma koltuğuma. Efes' te ayaklarımın dibine postu serdi. derken pat diye bir ses duydum Efes irkildi bana baktı, ben pencereye yöneldim. Otoparkta çalışır vaziyetteki arabayı ve yanında ciyaklayan adamı gördüm. İyice dikkat kesilince adamın üst kat komşum olduğunu, ciyaklamalarının da biri beni vurdu, biri bana sıktı olduğunu fark ettim. Balkona çıktım. Adamın çocukları babaaaaa diye ağlayarak yanına geldi, karısı, apartman ahalisi derken birinin aklına turnike yapmak geldi adamın dizinin üstüne. Turnikeyi yaptılar. Bir komşu polisi aradı, ambülansı beklemeden adamı paketleyip arabaya bindirdiler. Onlar gitti polisler geldi. Çocuklar sustu, komşulardan birinin evine gittiler sanırım. Geçen kış sabaha karşı yine otoparkta bir kadının küfürler ederek bu adamı tokatlayışını karısı dahil tüm apartman izlemiştik. Ondan sonra her karşılaşmamızda bakışlarını kaçırıyordu. Koca fideleri getirirken, biraz da malumat getirdi. Vuran kişi otoparkta beklemiş, vurmuş ve taksiye binip kaçmış. Güvenlik kamerasından hepsini izlemişler.Bu arada vurulan üst komşu Ankara' mın meşhur renkli ışıklı mekanlarından birinde müzisyen.  Kim bilir ne halt etti  diye dudaklarımız büzdük. Ne kötüyüz yahu, adamın birisi bahanesi ne olursa olsun burnumuzun dibinde ateş etti ve birini yaraladı. Öldürebilirdi de, bizse kendimizce sebeplere, olasılıklara çevirdik hemen yüzümüzü. İki gündür evde kimse yok. Dün sabah kapalı pencerelere bakarken çocuklara nasıl anlattılar acaba diye düşündüm. Çocuklar okula gitti mi? Babalarının sağlığını çok da merak etmediğimi fark ettim. 

Neyse pazar sabahı delik deşik bir uykuyla uyandım. Kahvaltıyı yapıp bahçeye geçtik. Yolda giderken ve dönerken kitabı dinledik.  Yağmur yağmış, sular yine toprağı da alıp akmış. Kesinlikle yükseltilmiş tarh yapmak gerekecek. Biraz bamya, kırmızı marul, yeşil soğan, çokça fasülye topladım. Düzenli ordu şeklinde ektiği yeşilliklerin boy vermeye başlayanlarının, ne olduğunu karıştıran Koca sinir olup fındıkları dikmeye koyuldu.Ben de iki ayrı viyola karnabahar ve brokolili tohumlarını ektim. Onlara güzel bir yer ayarladım asmanın altında. Biraz qigong yaptım, açık havada çok keyifli oluyor. Efes' i taradım, bir Efes daha çıktı. Etraftaki köpekler yoktu canım sıkıldı. İnşallah başlarına bir şey gelmemiştir. Sularını değiştirdim, mamalarını koydum. Bitmeyen fındık ekiminin başına gittim. Hemen elime sulama hortumunu tutuştudu canım Kocam. Törensel bir edayla diktiği fındıkları sulamamı söyledi. Genişçe bir çukur açıp, çember şekilde fideleri yerleştirmiş. Gübreli toprak ilave etmiş. Çember şeklinde el ele tutuşmuş kadınlar gibi geldi, fındık yatakları bana. Fındığa da dişi rolünü yakıştırıp can sularını verdim. Bir iki de güzel laf ediverdim. niyet... çok iyi niyet minvalinde:)

İkizlerle uzunca bir görüntülü görüşme yaptık. Behiç Ak' ın Postayla Gelen Deniz Kabuğu ' nu bitirdik. Onlar resim yaparken ben Van Gogh ' un resimlerinden bahsettim, Yıldızlı Gece, Ayçiçekleri ve en çok otoportrelerinden konuştuk. Onun tarzı, renkleri ve ufaktan hayatı ve kardeşinden bahsettim. İlgiyle dinlemeleri o kadar heyecan verici ki. Azizi Nesin ' le tanışma vakitleri geldi diye düşündük anneleriyle. Yeni okumamız Şimdiki Çocuklar Harika olacak. 

Ne kadar uzun oldu bu yazı, sonuna kadar gelebilenlere sabırlarından dolayı kocaman bir tebrik yolluyorum.

İyi bakın kendinize...

 

Yorumlar