30 Eylül


 Bilge küçükken Garfield' bayılırdı. filmlerini ok adar çok severdi ki arka arkaya izler, repliklerine eşlik ederdi. Bir filminde bu kral oluyor ve "pazartesileri kaldırdım, hafta salıdan başlayacak" gibi bir şey söylüyor. Bu sabah ilk aklıma gelen bu sözlerdi:) Gerçi pazartesi beni ezdi geçti, öyle yokmuş gibi değildi ama olsun geçti gitti. Bazen oluyor böyle her zaman geleni iyi ağırlayamıyorum. 

Hafta sonu Bilge' de bahçeye bizimle geldi. Uzun süredir gelmiyordu. Birlikte fasülye topladık. Fındık turplarına şaşırdı, tiplere bak diye dalga geçti. Mangal başında karnını doyurdu, gelen köpekleri sevdi, Efes'le tepişti. Sonra Koca' ala araba kullanmaya çıktı.  Bu nesil çok enteresan, ehliyetini alsan mı sorusuna, araba kullanmayı sevecek miyim bir bakayım demesi ilginçti. Yıllardır cüzdanımda duran ehliyetimi ve araba kullanmayı hiç sevmediğimi hatırladım. Neyse bir saat araba sürdüler. Efes çok bozuldu bu işe. Bahçe çiti boyunca koşarak ve havlayarak onları takip etti:) Bilge her hafta sürüş denemeleri yapıp yılbaşından sonra kursa katılmaya karar verdi. 
Önce tabletinin şarjı, sonra telefonunki bitti. Yanında yedek batarya da yoktu. Uyukladı, etrafta dolandı yüzündeki ne yapacağını bilemem hali ve açık havanın verdiği pembelik bence güzeldi. Ona sorsam eminim şikayet ederdi. Bunları düşünürken aklıma hafta sonu eğitimde bahsettikleri cittaslow geldi.Sakin şehir diye çevrilince öyle bir yer mi var diye düşünüyor insan. Aslında bir belediyeler birliği, 1999 da İtalya' da kurulmuş. Bu ünvanı almak için kriterler var. Merak ederseniz bağlantıdan görebilirsiniz. Türkiyede yirmi altı yer var bu ünvana sahip. Listeye baktığımda bir çok yeri hiç duymadığımı fark ettim. Üstelik burnumun dibinde Güdül' de bu listedeymiş. Çok şaşırdım. Koca'ya bahsettiğimde gerçekçi değil filan dese de bence fikri bile güzel. 

Geleyim kitaba. Boris Vian' ı tanımak isterdim sahiden. Aslında sevdiğim yazarların yakınından dahi geçmek istemem, çünkü büyü bozuluyor o zaman. Lakin Vian' ı sahiden merak ettim. Hayal gücü, tekinsiz hudutsuz fantezi dünyası ve bunun ardından gelen hüzün. İnanılmazdı, okuduğum kelimelerin beni bu kadar duygulandıracağını tahmin etmezdim. Bu kitap nasıl anlatılır o yüzden bilemiyorum. Çok beğendim, bir kitabını daha sipariş ettim.

Vatan, Millet Samatya' yı dinlemeye devam ediyorum. Yazarın hakkını yiyeceğim ama Tilbe Saran gözümde, dimağımda devleşti. İnsan nasıl bu kadar yetenekli olur, şaştım kaldım...

Sanatçının Yolu okumamız devam ediyor, üçüncü hafta egzersizlerine geldik. Aslında beni bu kadar darma duman eden biraz da bu egzersizler oldu. İnsanın kendisiyle çalışması gerektiğine bir kez daha inandım. Dışarıdan basit ve anlamlı görünmeyen şeylerin sizde hangi kapıları açacağını bilmiyorsunuz.Çoğu kişi bilmemek özgürlük de diyebilir, ben tembelim de. Oldukça göreceli, kimseyi yargılamıyorum, yadırgamıyorum. Şikayet etmeden, fark etmeden mutlu mesut olduğunu düşünerek yaşayan insanlara eyvallah diyebilirim. Diğer türlüsüne gelince bir zaman sonra kendi elimizden kendimizin tutması gerektiğini anlıyoruz. Bu hiç kolay değil. Özenli bir çalışma, farklı pratikler ve gerektiriyor. Üstelik çok iyi de vadetmiyor. Sadece sonuçta ne bulacağımıza kendimizi hazırlıyoruz. İyinin peşinde değil, olanın içinde kalabilmek amaç. Hayatın dengesi bu aslında...


Önümde uzun bir sözleşme/şartname dosyası var okumam gereken. Bir taraftada Gwendoline Riley' in İlk Aşk'ı. Biraz ondan biraz bundan yapabilir miyim acaba:))


İyi bakın kendinize...





Yorumlar