KEYİFLİ SABAH...

Sabah kikiri kakara bindik arabaya, başladı Bilge mıncıklamaya, gıdıklamaya, beni...


Sarmaş dolaş, şefkat seline boğuldum... Bir koklayarak öpmemiz, bir de dişlerini sıkarak yanak alması var, keyfine doyum olmayan...

Akşam saksılara ekim yaptık. Biraz nane, biraz maydonuz tohumu attık. Biraz nohut, biraz bezelye. Domates ve biber fideleri de diktik ama onlardan çok umutlu değilim. Soğan ve sarımsaklarımız da nerdeyse yenecek duruma geldi. Organik balkon yapıyoruz:)) Çiçek almaya da gidemedim hala...


Görebildiğim en çok açmış Leylek ağacı budur. (sevgili Nurşen 'e duyurulur) Çok ayak üstü çektim, yaşlı bir teyze sinir oldu bana, anlamadı ağacı çektiğimi:(




Bu ağacın ne olduğunu bilen varsa yazsın lütfen, o kadar güzel çiçekleri var ki...
Dün bütün gün banyo için; dört sıralı, sekiz gözlü kumaş bir organizer diktim. Elimde yaptım herşeyini, dikiş makinam bozuk. Ama zaten el dikişim, makina dikişi kadar muntazamdır. Fotoğrafını koymadım, hayla edin:)) Ama banyoda ne var, ne yoksa aldı içine, çok faydalı oldu, tavsiye ederim:) Dün akşam babası Bilge' yi alıp ofise getirdi, aklıma geldi birkaç gün evvel aldığım "patlayan şeker"ler. Hani dilin üstüne koyunca pat pat patlayan. Çok komikti, dişimin kovuğunda bile patladılar, ama asıl sabah kocanın elinde gene görünce koptum :)) Bir daha ona ayrı alacağım...Dün bu şiiri okudum ve yazdım defterime... paylaşalım istedim...

BEYAZ
Bir bademin altında, yorgun oturmak biraz,
Ayrı ayrı seyretmek, çiçek açmış her dalı.
Artık bütün renklerden, artık uzaklaşmalı:
Beyaz işte, aylardır gözümde tüten beyaz.
Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz,
Duyuyorum bu sabah, kış içimden çıkalı,
içimin dört duvarı bembeyaz badanalı,
Ah, sade nefes almak göğsüme dolan bu haz...
Bir kuş ötecek şimdi...Havada bir durgunluk,
Mermeriyle konuşan açık kalmış bir musluk,
Beyaz çiçeklerini tektük düşüren kiraz.
Bahar pınarlarından içime damlayan su
bembeyaz çiçeklerin ıslak, temiz kokusu,
Kış bitti...Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz...
ZİYA OSMAN SABA

p.s : Dörtlükleri ayırmıyorum, ne alaka anlamadım, ne yaptıysam böyle birleşik gösterdi:(




Yorumlar

  1. Bilge ve annesinin yüzünden gülücükler hiç eksik olsun. Çok yakışıyor.

    YanıtlaSil
  2. Sevdacım, çok teşekkür ederim, görüntü net olmasa da, yaşlı teyzeyi kızdırmış olsan da hora geçer her leylak resmi bana. Önünde birkaç tane leylak ağacı dikili bir evim olmalı benim. Sana teşekkür ederken, yaşlı teyzeme saygılar sunuyorum:)) (Bu ara yaşlı teyzelerle pek yakınlaşma durumları var sende:))
    O ağacı bilemedim, ayrıca sera çalışanı olarak sen bilemezsen biz nasıl bileceğiz ki?
    Şiire gelince, harikaydı...
    Ataol Behramoğlu'nu hep sevmişimdir zaten ve itiraf edeyim bu şiirini duymamıştım, sayende öğrendim, teşekkürler...
    Bilge'yi tombik yanaklarından mıncıklıyorum:))

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Kağıttan gemiler teşekkür ederim güzel sözleriniz için..
    Sevgili Nurşenciğim; bozkırı anlayamıyorum ki bir türlü, düne kadar çıplak bir ağaçtı, bir baktım kırmızıya yakın çiçekler fışkırdı, meyvesi olana kadar benim için muamma. Bir de ben meyva ağaçlarıyla, iç mekan bitkilerinden hiç anlamıyorum. Bu arada şiiri duymaman normal çünkü Ataol Behramoğlu' nun toparladığı "Son Yüzyıl Büyük Şiir Antolojisi"
    kitabından almıştım ama şiir Ziya Osman Seba' ya aitmiş yeni fark ettim, hemen düzeltiyorum...

    YanıtlaSil
  4. Olsun Ziya osman Saba'yı daha çok severim zaten:))) Bana hep huzurlu evleri, sıcak aile ortamlarını düşündürür. Ben bu şiiri diğer blogda güzel bir fotoğrafla kullanayım da şad olsun Ziya osman Saba'nın ruhu.
    Acaba o pembe çiçekli ağaç Japon elması olabilir mi ki?

    YanıtlaSil
  5. japon elması konusuna bir bakayım, olabilir aslında. Bu arada yaşlı teyzeler konusu takıldı kafama, iyiye alamet değil bu, kesin kayınvalidem gelecek sanırsam:)))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder