Hafta biterken

 Evet çok çabuk geçti bu hafta. Hızına ben de yetişemedim. Aslında kafam çok bozuktu hafta başında, sonra fark ettim ki her şeyi akışına bırakmak gerek... yavaş yavaş öğreniyorum, sabır denen erdemi...
Neyse geleyim asıl konuya, harika iki kitap okudum. İlki Alper Atalan' ın "Çok kısa bişi anlatıcam " kitabı.
Yazarın "Mart" kitabını çok sevmiştim, yeni kitabını da merakla bekliyordum, beni şaşırtmadı. İsmi gibi, çok kısa hikayeler var ama kocaman izler bırakan, çok beğendim.Cümleleri, kelimeleri öyle güzel ki, onları saklamak, sonra çıkartıp tekrar tekrar okuma isteği uyandırıyor bende...
"Kalp kıpırtısı, akıl gümbürtüsü, gün batımlarının kavuniçi parıltısı.Gamzeli güzeller, otuz yaşında hisseden sekiz yaşında çocuklar, konuşan sinemalar, mırıldanan evler, küstüm diyen sokaklar, gıcırdayarak kıvrılan yollar, muhabbet  ve keşmekeşle leş şarkılar..." (arka kapaktan)
İkinci kitapsa bir ilk kitap;  İlyas Barut' un "Bil ki hayat virâne". Tamamen tesadüfen, hiç bir fikrim olmadan aldım, iyi ki de almışım. Çok zamandır şöyle keyifli bir polisiye okumamıştım. Katili önceden tahmin edemedim, bu çok güzeldi.Elimden bırakamadım, devamını merakla bekleyeceğim.
" Sahil kenarında yaşayan emniyetten malulen emekli bir polis Nusret Çakmak... Karısını kaybetmiş, kızı onunla konuşmuyor, oğlu bir var bir yok...Annesinin yanında yaşıyor ama ne yapsa eksik yaşıyor, durmadan içiyor, kahırlanıyor, hatırlıyor, unutmaya çalışıyor. Ufuksuz, renksiz, rüyasız...Hüzünlü..." (arka kapaktan)

Bilge "Levent" serisine fena sardı, sürekli bu serinin kitaplarını okuyor. Okurken kahkahalar atıyor, bazen merakla elinden bırakamıyor. Komik okuma hallerimiz oluyor:)

Böyle yani, hava çok sıcak ben kaçıyorum gidip kendime kahve yapayım...
Hafta sonumuz güzel geçsin...

Yorumlar

Yorum Gönder