Bir Cumartesi


Yine sabahın karanlığına uyanıp,pazartesi okulların açılacağını düşünerek,  kalktım yataktan.
Bir gün önceki yin yoga dersinden yadigar kaburgalarım ve oturma kemiklerimdeki ağrıları fark ettim. Günün ilerleyen saatlerinde kürek kemiklerinin arası ve omuz başlarımda eşlik etti. Yalnız tam olarak nerelerimin neden ağrıdığını ve yaklaşık ne zaman bu ağrının geçeceğini tahmin etmek yeni zevkim oldu,  biraz garip ama öyle...

Kahvaltı faslı, Efes' in sabah gezmesi sonrası paklanmasının ardından ucu ucuna Bilge' yi piyano dersine bıraktım.

Hava buz gibiydi, minik minik kar atıştırıyordu. Kulaklıklarımı takıp tüm hafta beğenip seçtiğim şarkı listesini açtım. Buarada Bilge' nın telefonuma indirdiği hangi Bobo karakterisiniz filtresini deneyip Instagram'da hikaye kısmına attım:))

Atkımın altında soğuktan hissiyatını yitiren yüzümde ağzımı gözümü oynatarak Dost Kitabevi' ne girdim. Neredeyse dört haftadır bu saatlerde oradayım. Sabahın erken saatleri, ne çok çalışan var. Gün içinde kitabevinin kalabalığına karışan hiç fark etmediğim insanlar. Küçük bir kız çocuğu var babasının arkasında bazen kitap taşıyan, bazen rafları düzelten.Diğer çalışanların şakalaştığı, başını okşadığı. Geçen hafta uzun uzun izledim,ilk kez boş bulduğum orta kısımda bitkilerin olduğu cam alanın öndeki bankalardan. Biran gözlerimi kapatıp düşündüm, ne güzel bir çocukluk dedim. Hatta sonrasında Bilge' yle de konuştuk keşke sende burada çalışsaydın dedi,güldük...

Bu hafta baba da, kız çocuğu da yoktu, umarım hasta değillerdir.

Bir saat sonra Bilge' yle burada buluşuyoruz. Ben rafların arasında geziyorum. Peter Pan ' ın İşbankası yayınlarından çıkan baskısı gözüme ilişiyor. Sonunun nasıl olduğunu tam olarak bilmediğimi fark edip kitabı elime alıyorum. Son beş sayfayı hızlıca açıp okuyorum, ne kadar hüzünlü...

Ursula K.Le Guin' in Devrimden Önceki Gün kitabını fark ediyorum, elime alıp yine aynı yere oturuyorum. Amacım ilistürasyonlara bakmak ama zaten kısacık olan kitabı okuyup bitiriyorum. Öykü güzel ama ilistürasyonları hiç beğenmiyorum. Arka kapakta fiyatını görünce, gözlerim kocaman oluyor. Kitabı rafa geri koyup, daha uygun fiyatlı bir kitap satın alıyorum ayıp olmasın diye:)) vicdanım rahatladığı sırada Bilge geliyor, biraz dolaşıp kahve içmeye gidiyoruz. Ona yaptığımı anlatıyorum.Bilge' nın yorumu çok tatlı çizimler fiyatı o kadar arttırmıştır diyor...haklı...
Her zaman gittiğimiz kafe neredeyse boş. Ben küçük boy bir kahve alıyorum. Bilge baristayla sohbet etmeye başlıyor ve ardından kocaman bir bardak çay ve yeni gelen bir pastayla yanıma oturuyor. Bu arada sağ tarafımızda heyecanla karşısındaki kızı etkilemeye çalışan oğlanın kulağımıza çalan sözlerine ikimizde aynı anda gülüyoruz. Bu arada oğlanın telefonu çalıyor ve tahminimce annesi arıyor ve uzun uzun  grip ve etraftaki mikroplarla ilgili önlemlerini sıralıyor. Yazık çocuğun uzun cümleleri yavaş yavaş kısalıyor en son karşısındaki kız sıkıntıdan tırnaklarını yerken hı, hıhılara kadar düşüyor. Telefonu kapatınca yeniden başlıyor büyük büyük konuşmaya,Bilge' yle gülümsüyoruz...

Bu arada birkaç gündür Bilge' nın okuyup bitirdiği ve çok beğendiği Çataldili Konuşan Son İnsan kitabını okuyorum. Kitap çok ilginç ve çok fantastik tam masal tadında ama ne zaman elime alsam bir süre sonra uykum geliyor:((

Eve geliyoruz, Efes bizi coşkuyla karşılıyor beni koca patileriyle duvara yapıştırıyor:))

Biraz dinlenip, mutfağa atıyorum kendimi. Yemek yapıyorum, Bilge' yi azıcık ders çalışmaya ikna ediyorum. Kimyasal tepkimelerle ilgili bir şeyler okuyor, çok ilginçmiş havası yaratmaya çalışıyorum. En son testleri de çözüp kitabı bir tarafa atıyor.

Koca geç geleceğini haber verince, sıkı sıkı giyinip Efes' i parka götürüyoruz.Bir saat kadar kalıyoruz. Köpüşler koşturuyorlar, oynuyorlar ,balık kraker partisiyle noktayı koyuyorlar...Kırmızı burunlarımızla eve dönüyoruz...

Bilge  Netflix' e Miyazaki filmleri yüklenmiş diyor. Tv karşısına geçip battaniye altına yayılıyoruz. Efes bizi kıskanıp aramıza ıkın sıkın koca cüssesini yerleştiriyor. İlk Yerdeniz filmini görüyoruz ve hemen açıyoruz. Bilge çok küçükken izlemişti ama şaşırtıcı bir şekilde hatırlıyor. Ben de yine Ursula' dan bahsediyorum hem de bugün  ikinci kez:)) Filmin çizgilerine,detaylarına, renklerine hatta seslendirmesine bile bayılıyoruz ( Bilge orijinal dilinden izlemek istedi ama ben dublajlı izleyelim dedim)

Filmin ortalarında Koca yorgun argın geliyor,o da bizimle filmi izliyor...

Sonra hepimiz uyuya kalmışız, kalkıp yerlerimize yatıyoruz...

Yine erkenden uyandım, bizimkiler uyuyor. Elime telefonu alınca yazmak geldi içimden. Bu arada kürek kemiklerimin arası hariç tüm ağrılarım geçmiş:))


Yorumlar