ORTAYA KARIŞIK...

Bugün tam böyle hissediyorum "ortaya karışık" yani. Kafamın içi karma karışık. Yıllar önce duvarımda asılı bir kart postal geliyor gözümün önüne. Dağınık bir odayı süpüren kocaman bir süpürge. Dün feci bir baş ağrısıyla eve gittim. Yemeği hazırlayıp biraz yedikten sonra uyumadan geçmeyeceğini anladım. Saat sekiz gibi yattım. Sevgili kocam sağolsun, nasıl başardı bilemiyorum ama Bilge bana dokunmadan uyuyabildim. Sabah dörtbuçuk gibi uyandım. Evin içinde bir tur attım, mutfağın temizliğine şaşırdım. Televizyonu açtım, gözlüğümü aramaya üşenip, gözlerimi kısa kısa "umutsuz ev kadınları" nı izledim. Lüks evlerinde, incecik belli bu umutsuz hanımları denk gelirse izliyorum. Saat altı gibi çektim yeni aldığım eşofmanımı üstüme, bir de siyah ya "inceldim mi ne " diye geçirerek içimden, yürüyüş yaptığım parka geldim. Baya yaşlı bir çift geldiler ardımdan , teyzem bana bakıp" sen şişmansın yürüyorsun, bana noluyorsa değil mi?" dedi. Ben de "sen de şişmansın, üstelik yaşlısın tabi yürümen gerek " dedim, sinir olarak. (acımasızca değildi, hak etti) Bu arada parkta mor hatmi çiçekleri gördüm, çok sevindim. Fırına simit almaya girdim, çıkarken gördüğüm manzaraya yorum yapmadan geçemedim. İçinde kimse olmayan, kapısı açık, motoru çalışan arabasını yola öylesine bırakıp fırına giren adam manzarasıydı bu. Yuh dedim içimden , "akşam haberlere çıkıp, bir anda oldu, bir baktım araba yok " dediğini duyar gibi oldum.

Hafta sonu seyrettim bu iki filmi de. İkisi de duygusal yönü ağır basan filimlerdi. "The Blınd Sıde" ta Sandra Bullock' un rolü gerçekten Oscarlık mıydı bilemiyorum ama Sanrda Bullock kesinlikle ödüle değer bir oyuncu. Film de güzel ve eğlenceliydi, sıkılmadan izledim.


"Sınırda Yaşayanlar" olarak çevrilen bu filmde sanırım ilk kez Brendan Fraser' e duygusal bir filmde izledim. Çaresiz genetik bir hastalığın pençesindeki iki çocuğunu kurtarmaya çalışan bir babanın öyküsü. Bu arada ilaç firmalarının tutumları, ailelerin dramı ve dahi profösörün (Harrıson Ford) çabalarının anlatıldığı güzel bir film.
Bu arada yine kötü bir şey yapıyorum, iki kitap birden okuyorum. İkisi de bitmek üzere. Bilge dışarıda, serin havada yüzüne vuran bir parça güneşte, arabasıyla oynuyor. Dün yaz dönemine giren spor yaptığım lokale gittik birlikte. Personelin çoğu izinli olduğu için kreşte başka bir görevli vardı. Bilge' den başka çocuk olmaması da kafama takıldı. Neyse seans sonunda, hızla giyinip yanına gittim. Bir baktım toplamış bir sürü orta yaşlı kadını oyuncaklar ortada oyun oynuyorlar. Kadınlar şen şakrak, Bilge kikirdiyor, ben şaşkın. Hepsine veda etti tek tek, çıktık biraz parkta oyalandık, sonra döndük ofise. Bu arada dün dolmuş beklerken bir iki damla yağmur yağmaya başladı, derken bir yıldırım sesi. Ben kendimi kaplumbağa zannedip kabuğuma kafamı koyma çabasıyla öyle bir kasmışım ki kendimi, boynum tutuldu tabi. Dolmuşa bindik Bilge "çok korktum ya, ağlasa mıydım acaba" diyince ben ve dolmuştaki bir kaç kişi koptuk. Bilge'yse şaşkın bana bakıyordu:)))



Yorumlar

  1. Sadece acımasız ve patavatsız tipler benim etrafımda yokmuş :)) O ne öyle sen şişmansın.. Kendini iyi tutmuşsun yine de..Sen de yaşlı bir cadısın :P demeliydin :)) Hani süpürgen..?
    Ağlasamıydım acaba da güzelmiş :)) Bu halleri çok tatlı ve gelecekte bir sürü anı bırakıyor..

    YanıtlaSil
  2. Oh çok iyi etmişsin Sevdacım o kadına öyle söylemekle. Sinir oluyorum ya kendileri de patates tiplerin bakıp kilo lafı etmelerine, sana ne yahu kadın ben göbeğimle mutluyum belki:))
    Bak Asortikcim de aynı dertten muzdaripmiş, o zaman ağızlarının payı verilmeli. Yaşasın kötülük he he:))))
    Bilge mıncırığını öp benim için, görüşmek üzere...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Asortikciğim; ne yapacağız bu kadın milletiyle bilmiyorum, erkekler ne güzel hiç takmıyorlar kafaya."Ağlasamıydım "aklıma geldikçe hala gülüyorum
    Sevgili Leylağım; ne mutlu oldum yorumunu görünce, geldin inşallah özledik vallahi, sen ne alışkanlık yapmışsın fark etmemişim:))

    YanıtlaSil
  4. Canım yaa korkmuş içinde kalmış çocuğun neden gülüyorsunuz :))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder