YİNE BEYPAZARI

Aslında hiç gitmek gelmiyordu içimden. Cumartesi tembelliğin gözüne vurduktan sonra, pazarda devam ederim diye düşünüyordum. Koca ve Bilge tepemde bitene kadar.
Öğle vakti çıktık yola, hava da biraz daha serinlemiş, mis gibi olmuştu. Bilge yarım saate kalmadı uykuya daldı. Yol boyu kavun , domates ve ayçiçeği tarlaları doluydu. O kadar ısrar ettim ki kocaya duralım diye, ama inatçı keçi durmadı. Göz hakkı dedim, fotoğraf bari çekeyim dedim ama kandıramadım:(( Allahtan dönüşte bir tezgahta durdu da, kavun , domates, biber falan aldık.

Koca yarım bir işini tamamlamak için Beypazarı girişinde bizden ayrıldı. Bizde çarşıya attık kendimizi. Dolaştık birşeyler aldık, en son bu parkta çimlere uzandık. Bilge keşif avına çıktı.


Aldıklarımıza baktım, bu tahta kukladan çok çabuk gönlü geçti. Babasına hediye etti. Koca buna çok sevinip arabasına astı ,her kırmızı ışıkta ipini çekip gülümsüyor. (umarım trafikte bunun bir cezası yoktur)



Bir de bu armutu aldık, Bilge' nin odasına astık. Zıp zıp birşey, ben de tahta kepçeler aldım, çok şirinler:)




Bunlar keşif avı sonucu elde edilen ganimetler. Şuan ofisin herbir yanında Bilge' nin yaratıcılığını zorlamaktalar...


Parkta sıcaktan bunalmış, iftar vaktini bekleyen amcalar vardı.Biz yere serilince onlar da karşıya yerleştiler:))


Ve Teddy, o da her zamanki gibi yanımızdaydı, bir ara bana yastıklık yaptı, yumuşacık. Dönüşte bir yedek Teddy almalıyız tedbiren diye düşündük. Her sabah erkenden zıplayan Bilge' nin bugün oldukça geç kalkması, serin bir Ankara gecesinin marifetidir diye yordum. İyiki tembelliğime yenilip evde kalmamışız...


Yorumlar

Yorum Gönder