Mayıs ayı okumaları



Mayıs ayı beş kitapla bitti. Şikayetçi değilim. Büyük bir kısmını Üvey Kardeş doldurdu. İyi ki de öyle oldu. Norveç edebiyatı her zaman ilgimi çekiyor. En beğenmediğim romanlarda bile ilgimi çekecek bir taraf oluyor. 

Dün kafamdan geçirdiğim hiçbir şeyi yapamadım:)) Ofiste yalnızlığımın tadını çıkartırken ve markete gitmeyeceğim havası atarken, kahvaltılık pek bir şey kalmadığını hatırladım. Benim ofis anahtarımı çocuklar kaybettikleri için Koca' nınkini almıştım. Kapıyı bir türlü kilitleyemedim. Yanlış anahtar mı aldım diye mesaj attım. Neredeyse kapının üzerinde tepinme vari bir dolu hareket yapmam gerektiğiyle ilgili talimata ufak bir küfürle karşılık verdim. Kepengi indirip markete gittim. Eve geçmek için aynı yöntemi uygulamayı göze alamadım:)) Allahtan Koca erken döndü, beni eve bıraktı.

Çok acıkmışım hemen yemek hazırladım, Bilge burun kıvırdı, tokum dedi. Efes tabi ki yalnız bırakmadı. Bir bölüm Hinterland izledim. Yeşil fasulye ayıkladım, pişirdim. Tokyo' nun son Çocukları' nı bitirdim. Başları iyiydi, ama sonrası bir acayipti...

Akşama doğru Bilge yoga dersinden önce yemek yiyeyim dedi. Artık akşam yedide derslerimiz. Normalleşme sürecinde online derslere en azından yaz boyu devam etme kararı aldık. Belki iplerle çalışmak için sadece Bilge' yle ikimize özel ders ayarlarım, bilemiyorum.

Hava bozacak gibiydi. Efes' i hazırlayıp çıkarttım, yolda yer gök birbirine karıştı:)) Nasıl bir yağmur, gökgürültüsü... Ben de yağmurluk vardı, elimdeki şemsiyeyi Efes' e tutmaya çalıştım ama koca poposu sığmadı tabi:)) Parkta kocaman bir ağacın altında bizim çocukları gördük. Hepimiz ılak havhavlara döndük. Sonra yağmur yavaşladı, gökkuşağı çıktı, havada ıslak tüy kokusu...Çok eğlendik ama:))

Ankara' ya taşındığımız ilk sene haziran başında kar yağmıştı, tutmamıştı ama ben oturup ağlamıştım. 
Şu an ayağımda kışlık botlar, üzerimde yün hırka... hiç şikayet etmiyorum:))









Yorumlar