22 Ocak


 Sabah Efes' in bezinin bitmesi üzerine markete yollandım. Raflar arasında dolaşırken iki kıllı bacağa gözüm takıldı. Altında şort, üzerinde şişme mont, ergenliğini çoktan geride bırakması gereken yaşta olduğunu düşündüğüm oğlanın görüntüsü küresel ısınma gerçeğini tokat gibi yüzüme vurdu. Zaten dün de parkta gezerken iki yaşlıca beyin konuşmasına şahit oldum. Çok fena hava ne böyle kar yok, yağmur yok, soğuk bile yok dedi birisi. Diğeri ya ne olacak böyle kuraklık olacak, kasıp kavrulacak her yer, zaten dolmuşta on lira olmuş dedi. Bir sessizlik oldu, konuşma nasıl devam edecek diye düşünürken Efes beni çekiştirdi, beylerde spor aletlerine döndüler.

Elim kolum dolu, cüzdanım boşalmış marketten çıktım. Kulaklıklarımı taktım, kıpır kıpır bir çalma listesi yapmıştım açtım onu, mis gibi vurdum yokuş aşağı eve doğru. Baktım hava pek güzel ufak parkta azıcık oturup, güneşe yüzümü döneyim,  müziğim de güzel dedim. Bir süre sonra kocaman süslü bir kangalla, onun kadar süslü genç adam  kaka merasimine geldiler. Kangalın bir koşumu var, nasıl güzel anlatamam yanlarından püsküller falan sarkıyor, kırmızının en güzel tonlarında. Bir an aynı koşumu Efes' te düşündüm aha çok komik, Golden nere, kangal nere:)hemen kafamdan bu görüntüyü silerken muhtemelen suratıma yerleşen sırıtmayla kangalın sahibiyle göz göze geldik, kafasını çevirdi öbür tarafa(salak şey yaşımın yarısı kadar ya var ya yoksun diyemedim) , ama yemin ederim kangal bana kocaman gülümsedi. Kangalın yapabileceği kakanın boyutunu ve az sonra yerden onu alması gerektiğini düşündüm, keyfim yerine geldi. Ay bir de Iko Iko' yu bile eklemişim çalma listeme, canım ben diye diye geldim eve. Görüntülü diyafon takılıyordu binaya, Efes tüm gün sinir oldu adamlara, biz de evde kalmak zorunda kaldık. Temizlik, çamaşır, daha da çok çamaşır faslıyla akşam oldu.


Yorumlar