13 Ekim


 Efes' in hiç huyu değildir, yatağa yanıma gelmişti orada kalmış. Hatta Koca sığamamış (insan kıvrılıverir ama nerde) salonda yatmış. Sabaha kadar deliksiz uyumuşuz. Sabah altıda uyanıp, alarma kadar biraz daha uyuyayım dedim. O kadar çok rüya gördüm ki, yarım yamalak hatırlıyorum ama alarmın çalmadığını düşünerek yataktan zıpladım. Benimle birlikte alarm da ötmeye başladı. Sağımı solumu esneterek kalktım. Tansiyon hapımı attım hemen yoksa unutuyorum. Bir bardak suya bir kaşık alıç sirkesi koydum. O ara balkondaki çiçekler suladım, hafta sonu elden geçirip, toprak ilave etmeli diye yazdım aklımın bir köşesine. Sirkeli suyumu içim, bir şişe su ve bir hurma, Efes' e ödül maması, telefon ve kulaklığı atıp çantaya çıktık yola. Annemle kısa bir telefon konuşması yaptık o da köpeğini gezdiriyordu. Dünü düşündüm, bu saatlerde annemle sevimsiz bir konuda konuşmamız gerekti, ve konu beni tüm gün boyunca kemirdi durdu. Sonunda akşam derin bir of çekip bana ne demeye karar verdim. Dün bu iç sıkıntısıyla  ofiste işlerimi halledip eve döndüm. İşlerim evde de devam etti. Bir gün evvel bulduğum animeyi izledim. Şahane çizimleri var, durdurup durdurup çizimlere bakmaktan kendimi alamadım.My Happy Marriage bitti, içimdeki saftirik romantiğin hala oralarda bir yerde olduğunu bilmek beni sevindirdi. Japonlar da bizden fenalar, gelenekleri görenekleri dışarıdan güzel görünüyor da empati yapınca, insan bir daralıyor. Aklıma geçenlerde okuduğum satırlar geldi. Kurtuluş savaşı sonunda yenilgiyi gören padişahın yakın çevresinden birileri (kimlerdi unuttum) hilafeti Japonlara teklif ediyorlar, tabi kabul görmüyor...

Rum Memet' i bitirdim. Ferhan Şensoy' un öykülerini okumak tabi ki keyifli ama romanları kadar değil. Bir yarım tat bırakıyor. Bir kaç sayfa Olive okudum, ıslak bir burunun beni dürtmesiyle saati fark ettim. Bilge eve girerken, biz Efes'le çıktık. Yolda Balkız' ı (sokak köpüşü bir güzel ki) gördük, sabahtan cebime attığım ödül mamalarından onun payını verip sağını solunu sıkıştırıp, sevdim. Efes'le de koklaştıktan sonra dağıldık:))  Başka da tanıdık görmedik, dibimize yanaşan sahipli pitbulla hırlaştık. Sahibi bizi fark etmemiş, ikizde kocamanız yahu iltifat mı ediyor bu salak diye içimden geçirip, dışımdan cıkcıkladım. Yolumuzu değiştirdik  bir daha karşılaşmama temennisiyle yürümeye devam ettik. Hava kararmaya başlayınca eve döndük. Yıka, pakla, bezle seremonisinin ardından şöyle bir bakayım diye telefonu aldım elime. İnstagramın keşfetinde  yoga akışları, suluboya çizimleri, hayvan videoları derken en son sivilce sıkma videolarını görünce bir silkinip iki saat geçirdiğimi fark ettim. Hemen telefonu elimden bırakıp kitabımı aldım elime ama geçmiş olsun uyuyup kalmışım:))


Yorumlar