Ne desem...


Çok oldu yazmayalı, neden diye düşünüyorum. Yazmak istememek mi, yazacak pek önemli bir şey olmaması mı, anlamlı gelmemesi mi yahut hepsinin toplamı mı bilemiyorum.Sanki hepsinden birazcık var gibi.Ama gönlüm buradan vazgeçmiyor, vazgeçemiyor...

En son ne yazmıştım diye geriye dönüp baktım.Sonra daha geriye, daha geriye ve daha da geriye bakınca anladım...

Ne diyordum Bilge' nin yazılıları başladı ama bunu bir tek ben umursuyorum gibi görünüyor.
İte kaka ders çalışıyor, nereden geldi bu hal bilemeyip, en kolay yolu seçiyorum. Hep ergenlikten bunlar diyorum, geçeceğine inancım tam:))

Bitkilerin Bildikleri/Daniel Chamovitz çok etkileyici bir kitaptı. Bilimsel terimler bolca olmasına rağmen kolay okunan bir kitaptı ve okuduklarıma inanamadım. Bitkilerin dünyası muhteşem ve hiç gördüğümüz gibi değil.

Factotum/C.Bukowski yanlış hatırlamıyorsam okuduğum ilk Bukowski kitabıydı kesin olmamakla beraber sonuncusu olacak. İçim şişti okurken.

Üç Yıl/A.Çehov  Bu ara klasiklere sardım gibi. Çehov' un anlatımı bana çok samimi ve sade geliyor. Evlilikte aşkın zamanla oluşabileceğine, sevginin daha kıymetli ve köklü bir duygu olduğuna dair kısa bir novellaydı.

Düş Yolcusu/Ian Mc Ewan Büyüklere yazılmış bir çocuk kitabı, içlerindeki çocuğu bulma temennisiyle, fena değildi. Yazarın hatırına okunabilir.

Poe öyküleri devam ediyor, Böll' ün Palyaço suna başladım, oldukça ilginç bir okuma olacak.

Haftada iki gün yogaya gitmeye devam ediyorum. Artık ağrılarım iyice azaldı. Ortamın çok güzel bir enerjisi var . İyi geliyor bana.

Havalar iyi gidiyor, uzun yürüyüşler yapıp, kulağında yaprak hışırtıları ve sonbaharın tüm renklerinin içini doldurduğu zamanlardayız. Bir süre sonra griye bürüneceğini bildiğin bozkırın bu zamanları çok kıymetli. Her fırsatta kendimi dışarı atıyorum, bazen Efes' i de alıyorum yanıma.

Elma sirkesi yapmayı deniyorum, umutluyum olacak galiba:))

Geçen akşam sıcak şarap gecesi yaptık, ne çok güldük:))

Efes' e ışıklı boyun tasması aldım, akşam gezmesine giderken takıyorum yılbaşı ağacı gibi oluyor.

Sabah kahvemin içine bir kaşık hindistan cevizi yağı koyuyorum. Tadının kötü olmamasına şaşırarak içiyorum.

Korsan' a tasma ve bir sürü ödül kemiği alıp yolladım. Bugün ellerine ulaşır sanırım, çok sevinecek eminim:))

Kız kardeş babamın yolladığı kasetlerden birini buldu, dinledik. On beş yıl sonra yeniden sesini duydum, tanıdık değildi sesinin tonu, belki kaset bozulmuştu, belki ben unutmuştum ama cümleler, duygular sıcacık sardı sarmaladı beni. Ne çok özlemişim, çok ağladım, ağladık ama o kadar iyi geldi ki, tekrar sesini duymak...

Neyse dolu bir bardak gibiyim ama şikayetçi değilim... geçer nasıl olsa...

İyi bakın kendinize, yazarım ben yine...

Yorumlar

  1. Bayadır yoktunuz, aradı gözlerim :)
    Ben de ergenlik diyorum itirazlar, eskisi gibi olmamalar falan :))
    Ne güzel bir hatıra olmuş, duygulu ama yine de duymak güzel babanızın sesini dinleyebilmek.
    Sevgiler, yine gelin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Lovehouse çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için, inanın o kadar güzeldi ki yıllar sonra yeniden sesini duymak.
      Benden de kocaman sevgiler:))

      Sil
  2. Sizi okumak güzel, bence de sık sık urayın olmaz mı? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Geçmiş Bahar Mucizesi, çok teşekkürler ne güzel böyle düşünmeniz...

      Sil
  3. Şu hindistan cevizi yağını merak ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Mehtap ben de önce temkinli yaklaşmıştım ağzımda çok fazla aft vardı ve canım çok yanıyordu, başladıktan iki gün sonra hiçbir şey kalmadı.Bir sürü faydası var deniliyor. Baskın bir tadı yok, kahve tadını bastırmıyor bir tek üstte yüzen yağ kısmı alışana kadar rahatsız edici onu da bir süre sonra gözünüz görmüyor:))

      Sil
  4. Bu aralar çoğumuzun ruhu sonbahar gibi sanırım.
    Kırılgan ve hüzünlü...
    Belki mevsimin etkisi belki ülkenin enerjisi bilemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sibelynka çok güzel tarif etmişsiniz söylediklerinizin hepsini ruhumda hissediyorum geçecek umarım diyorum, sevgiler...

      Sil
  5. Aman ara verme, ne güzel okuyoruz birbirimizi. Çehov
    okumaya kızımı da başlattım bu sene. Baktım edebiyat
    öğretmeni de aynı şekilde. ama ders çalışma bizde de
    sorun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Pelinpembesi aynen birbirimiz için bile yazmaya devam etmeli, ne güzel Çehov okuması, Bilge daha hazır değil sanırım yavaş yavaş başlayacak bu yaz olabilir düşüncesindeyim. Hepimizin derdi aynı, bazen çocuklara da hak vermiyor değilim ama başka türlü de olmuyor:((

      Sil

Yorum Gönder