23 Ocak


 Sanki hiç kalmak istememişim gibi uyumuşum, saatim kolumda kalmış, dokuz küsur saat  uyudun diyor ekran. O kadar yorgun kalktım ki ,hala sersem bir hal üzerimde. Kahvemi biraz büyük fincanda içeyim dedim, oranını iyi ayarlayamamışım, oldukça acı bir tadı var. İçtikçe tadı daha çok yayılıyor ağzıma ama güzel olduğunu düşünüyorum, kokusu  bu hissimi destekliyor. Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 da tam böyle bir tat bıraktı. Ayrıntıların inanılmazlığı, kurgunun korkunçluğu ve son darbe almanaklar. İnsanı kör kuyulara atıyor, nasıl çıkmak istediğiniz sizin sorunuz. Tek tek duyduğumuz olayları ard arda böyle dinlemek, dehşete düşürdü beni. Zamanlama acayip, günlerdir "yangın "kelimesi dolaşıyor hem zihnimde, hem gözümün önünde. Evi dip köşe temizlemeye giriştim, süpürüyorum, siliyorum, toz alıyorum bir daha, bir daha...bitmiyor, bitmeyecek gibi...

Sanırın Rezonans Kanun kitabında dinlemiştim. Ben de kalan kısmıyla, anladığım ne hissedersen öyle bir alan yaratıyorsun. Bir deney yapılıyor, bir bölgede insanların bir kısmıyla her gün aynı saatlerde, aynı iyi dileklerle meditasyon yapıyorlar ve o bölgede suç oranlarının düştüğü, trafik kazalarının azaldığı gibi pek çok olumlu durumlar görülüyor. Rakamları tam hatırlamıyorum ama sekiz milyar insanın iyiliği  için sanırım seksenbin kadar insanın (belki de sekizyüz bindi emin değilim) kalpten geçen iyi niyeti yeterli deniyordu. Böyle okuyunca en romantik ütopya için bile inanılmaz bir söylem diye düşünüyorum. Ve eğer doğruysa hepimiz niyetlerimizi kontrol etmeliyiz.

Yorumlar

  1. 1979 nasıl bir yılmış değil mi.... Aslında bugünümüze ağlarken geçmişi nasıl da unutuyoruz.... Rezonans kanunu sanırım bizim ülkede genel bir deney olarak yapılıyor son yıllarda. Olumsuzlaştıkça olumsuzluğu çoğaltan insanlara dönüşüyoruz.. Değişim gerçekten kendi içimizde başlıyor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder