22 Nisan
Arka arkaya dışarıda işlerim vardı, evim evim azıcık evde olayım diye anca bugüne geldim. Bugün de neredeyse çıkmam gerekiyordu son anda iptal oldu, nasıl sevindim. İnsan ne çabuk alışıyor kurduğu düzene...
Pazar günü bahçeye gittik. Sulama sistemi için hazırlıklara devam ediyoruz. Küçük boylu armut ağaçlarının çiçeklerini don vurmuş, üzüldüm. Leylakların bir kısmını da... Sebze tarhını düzenlemeye çalışırken arının biriyle papaz oldum. Delirtti beni. Tepemde vız vız, kahve içimlik öbür tarafa gidince bıraktı peşimi:)
Oradaki sokak köpeklerinin dış parazit damlalarını yapacaktım, karnını doyuran tüydü. Önceleri bana diş gösteren, sonra başını elimin altına getirip duran bir oğlan kaldı onun enseye yapabildim. Diğerleri mecbur haftaya kaldı.
Yolda dönerken Sezgin Kaymaz'ın Medet kitabındaki ilk öyküyü ben ikinci kez, koca ilk kez dinledik. Bildiğimiz Sezgin Kaymaz işte, önce güldük kah kah, sonra kızdık, çokça kızdık, daha çok güldük, sonunda da gözyaşlarımızı koyuverdik. Haftalık alışveriş için marketin önüne geldiğimizde ikimizinde gözlerimiz kırmızı, burunlarımız ıslaktı ya da tam tersi:) Koca beni kurban seçti, sen hallet dedi. Olur tabi gözü yaşlı adam garip kaçar deyip, tüm itaatkar tavrımla markete girdim. Alışverişi tamamladım, kasada benim arkamda duran yaşça benden oldukça büyük bir bey" savaş mı çıktı haberimiz mi yok niye bu kadar alışveriş yaptınız dedi. Kırmızı gözlerim etkiledi galiba, sessizce yüzüne bakınca "yaşlılık işte aklıma geleni söyleyiveriyorum paranız da çok galiba" dedi aptal bir gülümsemeyle. Şaka gibi, "haftalık yapıyorum alışverişi" filan gibi bir şeyler mırıldandım, kocaman adam ne diyeyim bilemedim. Garip bir hal geldi oturdu üstüme. Yemek yaparken, aldıklarımı yerleştirirken, hatta Efes'i gezdirirken düşündüm, ne acayip bir zamandan geçiyoruz...
Kitaba gelince Asker ile Denizci çok da yabancı olmadığımız annelik mevzusunun kaosuna kadınlık, eşlik, arkadaşlık gibi pek çok olguyu da ekleyerek ama nedense bağlantıların garip bir şekilde bağlanamadığı örüntülerde (sanırım bu bir yazım tarzı ve ben bunu hiç ama hiç sevmiyorum) zaman algımın bozulduğu garip bir okuma oldu. Seveni vardır eminim ama ben sevmedim.
Meltem Gürle' nin İrlanda Defteri ne başladım ve derin bir nefes aldım. Sevdiğim dil, bitmesin diye ağır ağır okuyorum...
Yarın bayram, zaten buruk geçen bayramlar daha da buruk...Çocuklar farkında değildir umarım ülkenin yangın yerine döndüğünün. umarım yarın sabah minik yüreklerinde bayram sevinciyle kalkarlar yataklarından...
Sizde baya bir bahçeyle uğraşıyorsunuz, yorucu ama nefes aldırıcı değil mi? Hele o emek verdiğin ağaçların, bitkilerin büyüdüğünü, meyve verdiğini görünce daha çok seviyorsun. Ne güzel bir iş yapıyorsun tüm köpekler için. Mama dışında bu
YanıtlaSiltür şeylerde önemli değil mi? Aslında muhtarlıklar sahip çıksa tüm o bölgede yaşayan hayvandan sorumlu olsa.
İrlanda Defteri evet çok keyifli, içten yazılar. Ben de çok sevdim..
yorulmadan olmuyor sanki:) bizi görünce koşarak geliyorlar o kadar güzeller ki, bizden daha sık gelen insanlar var, sürekli orada yaşayanlar da. Bakımsız durmuyorlar zaten sokakta ömürleri kısa oluyor. Elimizden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. artık sahip çıkmasından çok inan zarar vermesinler diye bakıyoruz. Maalesef bu yeni yasa bu konuda da insanları karşı karşıya getirdi ve ne kadar kötülük varsa hayvanlara karşı utanıp sıkılmadan kusuyorlar. Neyse Allahım herkese vicdan versin diyorum. Kitap şahane hemen bitmesin diye bölüm bölüm okuyorum:), sevgiler...
Sil