29 Nisan
Sabahtan dışarıda bir toplantım vardı. Sabah yürüyüşü iptal, Efes hızlıca Koca'yla gitti geldi. Öfleye pöfleye gittim, uzun sürmedi. Hatta keyifliydi de. Boşu boşuna gerildim diye düşündüm. Bu aralar düşüncelerle duyguları ayırt etme ve adlandırma üzerine kafa yoruyorum. Tabi bunun yöntemleri var kafamdaki sese bir isim vermem gerekiyor mesela. Nazlı diyeceğim galiba, adının hakkını veren bir tip zira. Dünyanın merkezine kendini koyan, her birşeyi de üzerine topladığını zanneden bir garip paratoner.
Duyguyu düşünceden ayırma işi ise başlıbaşına bir zul. Yolum uzun gibi görünüyor...
İrlanda Defteri ni bitirdim, o kadar iyi geldi ki. Niye kitap okumayı çok sevdiğimi, naif dilin etkileyiciliğini ilk kitapta olduğu gibi bu kitapta da hissettirdi Meltem Gürle. İrlanda ' da geçen bir yılını, dostluklarını, İrlanda edebiyatını, İrlanda tarihini ve kültürel dokusunu keyifle okudum.
Hafta sonu bahçede yağmurala birlikte doluya yakalandık. Kocaman çardak bile korumadı bizi, eve dönerken arabanın tekerleğine giren bir vidanın gazabına uğrayıp yolda kalmaktan son anda yırtarak, içinde lastikçi bulunan bir benzinliğe ulaşınca, kendimizi şanslı saydık. Koca lastiği kendi değiştiremeyince baya bozuldu, suratı düştü. Bu erkek kafasını izlemek hala beni şaşırtıyor. Yapamıyorsan yapamıyorsundur, bu seni niye eksiltsin ya da çoğaltsın değil mi? Yol sormazlar, kafa yormazlar, akıllarında tutmazlar ama yine de çok biliyor havaları....
Neyse hemen yeni kitaba başladım. İrlanda edebiyatı demişken okuma listemden Anna Burns' tan Sütçü kitabını seçtim. Dili biraz değişik ama alışırım gibime geliyor.
Sesli kitapta ise Gaye Boralıoğlu' nun Alametler Kitabı nı dinledim. On dört öykü var, ilk öyküyü dinlediğimde distopya diye düşünmüştüm ama tam öyle değil. Arka arkaya dinleyemediğiniz ağırlıkta, düşündüren öyküler.
Yeni dinleme ise Hyunam-Dong Kitabevi. Dün akşam başladım, fazla basit gibi ama bakalım...
İyi bakın kendinize...
Yorumlar
Yorum Gönder