BİZ GELDİK

Biz geldik, uzun zamandır geçirdiğimiz en kısa haftaydı. Önce Samsun' a uğradık, çok yorgunduk, Bilge'yle ben büyük teyzede akşama kadar dinlendik. Ardından köye gitmek için yola koyulduk. Fotoğraftakileri küçük beyaz taşlar zannetim önce.
Sonra martılar olduğunu farkettik. Bu arada Ünye'deyiz, karşımız sahil. "Napıyor bu martılar böyle "derken

Hepsi havalandı, öyle güzel bir manzaraydı ki, gökyüzü martı doldu.

Akkuş' a vardğımızda hava kararmıştı ve döne döne gittiğimiz 33 km.lik yol bana 300 km. gibi geldi ve karanlıkta gerçekten korkutucuydu. Sabah köye gitmek için yola çıktık. Köyümüz Çavdar Köyü. 12 hane var, kışları boş, yazları 12 hane ve onların çocuklarıyla doluyor.
Bu kaktüsten herkes nefret ediyor, çünkü insanın eline batan sarı minicik dikenleri var:))
Ama ben çok sevdim, bir kök eve getirdim, Bilge' de dikenlerinden payını alıp"aptal kaktüş" ilan etti:))

Köyde herkes akraba, birşekilde uçları birbirlerine dokunuyor.

Evin verandasından bakınca bu dağlar üzerindeki ormanla dikiliyor karşınıza. Ama adını kimse bilmiyor.
Ufak çapta tarım yapıyor herkes. Fasulye, mısır, patates, domates, biber yetiştiriyorlar.Tabi fındık ve ceviz. Biz hasatı yakalayamadık.

Yeni yeni çiçekleniyordu tüm ürünler. Hava şansımıza hiç yağmadı ve sıcaktı.

Gerçi yün yorganla yattık, ama üşümedik. Bilge' nin kuzenleri, köydeki diğer çocuklar derken cıvıl cıvıldı.
Baraj inşaatı var ilerde.Ufacık bir sudan baraj yapıyorlar, köylü hiç memnun değil bu durumdan.
Bilge' nin ağzından "acıktım" lafı düşmedi. "Misur çorbası içiyorum bak anne" demeler, yosun tutmuş taşların üzerinden yosunları toplayıp, taşla ezip tükürüğüyle(!) ıslatıp eline kına yakmalar, alıp başını gitmeler, onu bulduğumdaysa "köyü geziyordum ne var bunda" demeler:))

Kızım beni çoook şaşırttı, dönerken çok üzgündü.

Bu arada gökyüzünde böyle tuhaf birşey gördük. Bir anda fotoğraf çekerken kareye girdi ve kayboldu. Kocam ufo olduğunu düşünüyor, ben yorumsuzum:))
Bu evden çıkan kocaman bir Sivas Kangal ibizi kovaladı, arabaya kendimi zor attım, Koca gülmekten yerlere yattı.
Birden ortalığı sis bastı, o kadar garip bir olayki, bir anda göz gözü görmüyor. Ağaçlarda sürekli rüzgarın sesi, su sesi gibi, ben sık sık "tuvalete gitmeliyim" dedim durdum. Köyde en lüks araç araba. Bir yerlere giderken yolda bulduğunuz herkesi arabaya aldık. Bu sisite dünyanın yolunu "gezmek" için çıkan bir emekli imam aldık arabaya. O kadar komikti ki, "siz buralarda yaşlanmazsınız dayı" diyince, "hee yaşlanmıyon ama çabuk ölüyon, doktor gelene kadar çoktaaan öteki dünyadasın "dedi:)). Bulduğumuz tek zirai ilç bayisinden değerinin üç katına sırt pompası alıp tüm tarlaları ilaçladık Kocayla. Güle oynaya yaptığız ilaçlama olayına ordakilerin şaşkın bakışları arasında görmemişliğimiz damgasını vurdu. 15 yıldır ki bunun 5 yılı aynı binada üst katta oturan kayınpederimle konuşmadığım kadar çok sohbet sığdı bu bir haftaya. Bayram sonrası tekrar gitmek üzere çıktık yola. Dönüşü Niksar üzerinden yaptık. Oralar dah bir güzel gözüktü gözüme.

Yol boyu ayçiçeği tarlaları uğurladı bizi.
Buralar çöl gibi gözüküyor gözüme, dün manavımla kavga ettim, tezgahtaki herşeye kulp taktım. Hava da, su da bundan nasibini aldı, tabi trafikte:))
Kocayla güzel hayller kurduk, kendimize küçük bir ev ve bahçe yapma hayalleri. Yazları gidip kalma düşüncesiyle. Umarım gerçek olur...