04 Aralık

Çok pazartesi bir gündü. İşlerin arasında evi az biraz toparlayabildim. Hafta sonunun ardından ev fena bir hale dönüyor tabi evde olunca gözüne batıp duruyor. Hafta içi başladığım Hakan Bıçakçı' nın Ben Tek Siz Hepiniz kitabını okuyup bitirdim. Yazarı severim, kitap biraz daha acemilik zamanlarından sanırım. Öykülerin çoğu tekinsiz, fantastik ve insanı geren bir havada ama yine de merak ettiriyor. 

 Pazar günü kitap fuarına gittik. En son pandemiden evvel gitmiştik, kalabalıklara karışacak cesareti yeni yeni buluyoruz. Fuar pek matah değildi, sahafları merak ediyordum ama hiç ilgi çekici değillerdi. Bolca Bilge' ye manga aldık, biraz poster ve bana birkaç kitap. Bu kadarcık alışveriş bile dünyanın parası tuttu. Onur konukları, imzalar falan pek çekici değildi. Bir süre sonra da iyice kalabalıklaşmadan oradan ayrıldık. Koca bir arkadaşının mekanına götürdü bizi, yemek ardından kahve, hava da güzeldi iyi geldi. Eve gelmeden market alışverişini de yaptık. Oturunca kalkamayacağımı kestirip, aldıklarımızı mutfağa bırakıp Efes'i gezmeye çıkarttım. Ev halkı tabi ki eşlik etmediler. Kulağımda Kaplanı Uyandırmak uzun uzun yürüdük. Döndüğümde Koca'yı uyuklarken buldum, Bilge kendi alemindeydi. Marketten aldıklarımda öylece salınıyordu mutfakta. Söylenecek bile halim kalmamış, hemen yerleştirdim her şeyi içimden hımm yavaşlarsın belki dedim. Yok yok bizimkiler yavaşlamayı sahiden biliyorlar, onlardan ilham almalı...

Yorumlar