15 Aralık

Yılbaşı ruhumu kaybettim diyordum ama aslında pek öyle değilmiş. Dostlarla bugün birbirimize hediye verirken, sıcak kırmızı şarabımı yudumlarken bu ruhu neşeyle hissettim. Belki de güzel şeyler olur dedim. İçimden bir ses daha dav kötü şeyler olmasın diye fısıldadı kulağıma. 
Kışın buralarda doğa derin bir uykuya dalıyor sanıyordum. Oysa öyle değilmiş. Ağaç diplerinde mantarlar boy atıyor, hederalar  taze sürgüler veriyor, minik canlı renkli yapraklar salınıyor dallarda. Son yapraklar dökülürken başka renklere bürünüyor, oksit sarının adını bilmediğim başka sarılara evrilişi, yaprakların belirginleşen çizgileri güzel bir vedayı düşürüyor insanın aklına. (Güzel veda nedir yahu, ama güzel işte )
Yağmurdan sonra açılan kozalakları, bir ağaç gövdesinden elime gelen parçayı, güzel kokulu bir parça limoni servi yaprağını ve bozkırın kraliçesi ateş dikenini ceplerime doldurup geldim eve. Bilge büyüdüğünden beri yılbaşı ağacı süslemeye üşeniyoruz. Biraz da Efes'in boyu ağacın her köşesine yetiştiği için çocuğu strese sokmayalım diyoruz. Bu tabak bana yılbaşı ağacı hissini yaşattı. Çalışma masamda yerini aldı, zaman bulunca da suluboyalarla oynarken, bana modellik yapar diye umuyorum.

 Yağmurların ve koşturmacanın ardından bu akşam Efes' le yürürken gökyüzünü izledik bir süre. Yine yakın, yine sonsuz, yine masmavi hissettirdi. 

Hafta sonu yoga uzmanlık programının ikinci buluşması var. Sabahtan öğlene kadar matta olacağız , sonrasında teori dersleri olacak. Biraz gözümde büyüyor,  teori derslerinde kaşım gözüm kayıyor, umarım yarın daha iyi hissederim.

Ernst Augustin' in Robinson' un Mavi Evi kitabına başladım. Kız kardeşle uzun zamandır paralel okumalar yapmıyorduk. Hadi yapalım diyerek, ikimizde de olan bu kitabı seçtik. Yaklaşık otuz sayfa okudum bir türlü içine giremedim. Okuyorum ama oturmuyor bir şeyler. Bakalım belki de konuşmak için çok erken, biraz daha ilerlemeliyim.


İyi bakın kendinize...

Yorumlar