16 Aralık



Aslında bir sürü serçe vardı ağacın dallarında, ben fotoğraf çekene kadar çoğu uçtu gitti. Bu ikisi birbirlerine laf yetiştiriyorlardı galiba :) Sabah hava güzeldi biz böyle geniş geniş gezerken saatin nasıl geçtiğini anlamayıp, derse yetişmek için yokuş aşağı koşarak indik. Son anda yetiştim, teknik bir sorunlar filan çıktı. Ders geç başladı, sonra ben netten düştüm tekrar bağlandım, beni toplantı odasında unuttular derken derse katıldım. Koşturmacanın telaşı matın üzerinde bitti. Akışlar, asanalar derken öğle arası oldu. Teori dersi için tüm savaş aletlerimi hazırladım (kahve, kuruyemiş, bir şeyler, daha çok şeyler:)) Hafif bir öğle yemeği yedim, bu sefer telaşsız girdim derse. Teori dersi daha çok sohbet havasındaydı ve çabucak geçiverdi. Dışarıda gün boyu yağmur yağdığını o zaman fark ettim. Efes' i ve kendimi sıkıca giydirip, sokaklara daldık. Efes sıkışmış, hemen işini bitirdi. Yağmur da o kadar usul usul yağıyordu ki, hadi caddeye çıkıp bir tur atalım dedim. Montun kapüşonunu da çıkarttım kafamdan,  yüzüme pıt pıt yağmur düştü. Yağmurun hissi ne güzel, havadaki kokusu filan derken, küt,pat, küt diye birbirine çarpan arabaları önce duydum, sonra  gördüm. Yanlış saymadıysam dört araba birbirine çarptı. Üçüncü arabadan çıkan adam şaşkın şaşkın, bana kim çarptıııı diye bağırıyordu. İlk şoku atlatanlar arabalarından inmeye başladılar. O ara kendime geldim, etrafta bizden başka ne insan evladı var ne de köpek evladı. Efes yürü uzayalım buradan valla şahit yazacaklar dedim:)) zaten nasıl olduğunu ben dahil kimse anlamadı:)) Adamcağızın şaşkın haline de Allah affetsin, hala gülüyorum:))
 

 

Yorumlar