19 Aralık


Sabah alarm sesiyle uyandım, uzun  böyle nasıl desem taş gibi, hatta kıpırtısız yatmışım gibi geldi. Ne ara uykum geldiğini bile hatırlamıyorum. Sadece yüzümü yıkayıp tonikleyip, kremleyerek pışpışladım (bak bunu ayrıntılı yazıyorum uzun zamandır çok disiplinli yapıyorum) dişlerimi fırçalayıp ağzımı bantlayıp yatağa geçtim. Bantlama işine devam ediyorum, sabah uyandığımda ağzımın içini çok iyi oluyor, nefesim baya düzeldi, gece uyansan da  bir şeyler atıştıramıyorsun ve en güzeli ev ahalisi senden cevap alamayacaklarını bildikleri için kendi başlarının çaresine bakıyorlar:))
Ne diyordum taş gibi uyumamın ve dinlenmiş uyanmamın sebeplerini düşünürken üç gündür matın üzerinde sürekli pratik yaptığımı ve bunun bedenimi yorduğunu düşündüm. Ben ne zaman bedensel olarak yorulursam zihnim de sakinleşir ama çok yorulursam uyuyamam dengeyi korumak lazım.  Havaların soğumasıyla ufak ufak da olsa geniz akıntım olduğunu fark ettim, biraz rahatlasın diye alerji ilacı aldım. Sanırım hepsi el ele tutuşup güzel bir uyku verdiler bana. 

Kahvaltı sonrası Efes' le sabah yürüyüşüne çıktık. Uf hava eksilere düşmeye başladı, çimenler bembeyaz, çiğ yağmış, kuru yapraklar çiğle garip bir renge bürünmüş. Su birikintileri donmuş, yere dikkatli basmalı... Parkta Aruna' yla karşılaştık baya bir tepiştiler. Garip bir oyun uydurdular kavga ediyormuşla, güreş tutuyormuş havasında birbirlerinin kulaklarını, enselerini olmadı totolarını ısırıyormuş gibi yapıyorlar. Geçenlerde Efes ayarı kaçırıp yanaktan ısırık alınca Aruna bir daha oynamak istemez diye düşünmüştüm ama serde gençlik var durur mu:)) iyice üşümeye başlayınca dönüşe geçtik. Yolda işle ilgili telefonlar tüm ciddiyetimle ve soğutan titrek çıkan sesimle yanıt verdim. Aruna' yla ayrılıp eve doğru giderken son durak şeklinde oturduğumuz parkta yaşlı Alman kurt Hector' u gördük. Ağzında topla havlayabilen ama aşırı hareketsiz, yaşlı dediğime bakmayın Efes'le aynı yaştalarmış Efes'le birbirlerine gıcık oluyorlar, bazen koşarak bize geliyor sahibi seviniyor ama kavga edecekler diye de ödü kopuyor. Neyse baktım pek bir süzgün duruyor Efes'in gavlamalarına bile cevap vermiyor, sorunca sahibi söyledi, topunu kaybetmiş. Efes'le şöyle bir bakalım derken bir top bulduk. Meğerse bir kaç hafta evvel kaybettikleri toplarıymış, aman pek sevindi:)) 
Eve girince dünyalar benim oldu. Uzun uzun patilerini yıkayıp kuruladım Efes' in . Normalde salonu mesken tutan çocuk, evden çalışmaya başladığımdan beri yatak odasında kendime hazırladığım ortama eşlik ediyor. Zıplayıp yatağa çıkıyor , gerine uzaya yatıyor. Arada nefesinin sesini duyuyorum, sakin ritmik... Arada yanına kıvrılıyorum sıcacık.  Kulaklıklarımı takıp evi toparlarken dans edersem muhafazakar bir adam çıkıyor içinden kızıyor bana. Dansımı tekinsiz buluyor galiba:)) Ay evi paspaslamayı başardım bugün:)

Şahane hoşaf yaptım, Sevin Abla' nın  (Ekmekçikız) yazısından düşmüştü aklıma, mis gibi oldu. 
Muhasebe programına bakacaktım, amaaan boş ver yarın bakarsın diye kendimi ikna ettim. Efes'i çıkarmadan azıcık kitap okuyayım, akşam oldu bile...


Yorumlar

  1. Ağız bantlamayı anlamadım, kaçırmışım galiba o yazıyı?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağız bantlama daha evvel aşina olduğum ama cesaret edemediğim, bu ara aldığım nefes eğitiminde ne kadar önemli olduğunu fark ederek başladığım bir yöntem. Yatmadan evvel ağzımı bantlıyorum, ağız nefesi yerine asıl nefes alma organı olan burunu devreye sokabilmek için. Yıllardır alerji diye uğraştığım sorunların asıl kaynağı ağız nefesi ve karbondioksit tolerasyonuymuş. Çok iyi neticeler alıyorum.

      Sil
  2. aa ben de kaçırdım galiba bu bantlama işini. ağız açık uyumamak için mi. güzel başlangıçlar yapıyorsun güne, ne güzel!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaklaşık iki aydır yatmadan ağzımı bantlıyorum arada eşim de bantlıyor ve asla horlamıyor bantladığı zaman. Burnunda bir eğrilik var ve nefes alış verişi çok sağlıklı değil. Aslında nefesi buruna yönlendirmek için böyle bir şey yapılıyor. Üç yaşına kadar çocuklar hep burun nefesi kullanıyorlarmış, sonra sanırım konuşmayla birlikte ağız nefesine dönüyorlar ve sorunlar başlıyor.

      Sil
  3. benim de bir köpeğim vardı.... arada köpekli blog arkadaşlarımı okuyunca duygulanıyorum hâlâ.. nice güzel yıllarınız olsun. şimdi evde iki tavşan zat-ı muhterem var ama köpek gibi olmuyor hiçbir canlı.. travmamı atlatabilseydim yeniden isterdim bir köpeğim olsun, çocuklarım köpekle büyüsün ama çok zor benim için.. uzaktan bile bakamaz haldeyim şu an..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah kıyamam tahmin edebiliyorum duygularınızı:(

      Sil

Yorum Gönder