30 Mayıs


 İki gündür boynumdan, boğazıma doğru ince ince bir ağrı hissediyorum.  Kız çocuklarının oyuncaklarını hatırlatan ufak, kırmızı döküm bir çaydanlığım var. Erkek kardeşim almıştı doğum günümde, bunu istiyorum diye link göndermiştim. Görünce kocaman bir gülümseme yayılmıştı yüzüme, bu kadar küçük ve sevimli olacağını düşünmemiştim. Tam bana göre üretmişler, bardağımı üçüncü kez doldurmuyor zaten bitki çayının da o kadarı kafi:)) Ada çayını geçen yıl teyzem bahçesinden tomurcukları kurutup vermişti. Bu sene bahçe yok, ömrünü tamamladığına karar verip sattılar:( İçine bir kaç damla da limon koyunca şifalı olduğuna zihnimi ikna etmem zor olmadı. Umarım bedenim de ikna olur ve hasta olmam.

Seçim tantanası bitti, şaşırmadık, üzüldük, kırıldık... Sonra yarısı dedik, ülkenin yarısı bizim gibi düşünüyor, yalnız değiliz diye umudumuza sarıldık. 

Yılı neredeyse yarılarken okuma hedefimin altında kaldığımı fark ettim. Yüz kitap hedefimin anca otuzuna ulaşmışım. Silkelenip, kitaplara sarılma zamanı.

Annelerin Kutsal Pazarı İş Bankası Kültür Yayınları' nın Çağdaş Edebiyat Serisi' nden bir kitap. Bu seriyi neredeyse toparladım sayılır. Bu okuduğum dördüncü kitap. Güzel ve alışılmışın dışında bir seçki. Kitap 1924 İngiltere' sinde başlıyor. Hıristiyanlıkta Lent ayının dördüncü pazarı, kiliseyi ve anneleri ziyarete ayrılmış, Annelerin Kutsal Pazarı olarak kutlanıyor. Ailesi olmayan ve hizmetçilik yapan Jane bisikletine binip, uzun zamandır birlikte olduğu komşu evin iki hafta sonra evlenecek oğluyla buluşuyor, onun kır evinde. Bu kısımlar oldukça sıkıcı ve garip bir şekilde detaylıydı derken zaman akışı yıllar sonraya gidiyor. Jane' in kitap okuma tutkusunun kitap yazmaya dönüşmesi, evliliği en az detayla aktarılırken, yine geçmişte o güne dönüyor kurgu. Jane' in hayatını değiştiren olayın detaylarını öğreniyoruz. İlginç bir okumaydı. Son zamanlarda farklı edebi tarzları deneyimliyorum aslında bu planlı bir deneyim değil ama planlayabilirim diye de düşünmeye başladım.

Kırmızı Kazak kitabını hemen bitmesin diye kendimi tuta tuta okuyorum. Gerçekten şahane yazılar. 
Dün birkaçını Koca' ya okudum, o da çok beğendi. Roberto Bolano 'nu Gerçek Bir Polisin Çilesi ' ne başladım. 2666' dan sonra bu kitabı okumamak olmazdı. 

Bilge' yle bir aplikasyon kullanmaya başladık, günlük kırk dakika kadar dans ediyoruz:)) Bilge sokak ritimleri istedi, nasıl eğleniyoruz anlatamam. Adımları zar zor ezberledim.  O küçükken birlikte dans ederdik, aynı yüz ifadesiyle yanımda dans edişi çok keyifli. Gerçi ilk günler sabah kalkınca sağım solum ağrıdı, dedim Sevda bu yaştan sonra hip hop mu? Olur neden olmasın:))


Yorumlar