16 Aralık


 Upuzun pazar gününden sonra pazartesi olması ne güzel. Hava gri, soğuk. Sabah onda katıldığım online ders internetin kötü olması sebebiyle bir türlü olamadı. Ben de kendi pratiğimi yapmaya karar verdim. Topladım destek malzemelerini, açtım hafif ritimli bir çalma listesi. Gelişine dedikleri ritimde yoga yaptım. Kendi verdiğim dersler, katıldığım dersler derken kendi pratiğimi sınırlandırıp, ihmal ettiğimi fark ettim. Bir saatin sonunda pazartesileri kendime ayırmaya karar verdim. Özellikle online ders veriyorsanız siz de hareketleri yapıyorsunuz, insanlar çoğu zaman sizi aynalıyor. Ben tarif ederek  yaptırmayı sevmiyorum. Dersin bütününü kavramak ve hissetmek için benim de yapmam gerektiğini düşünüyorum. Yoganın kağıt üzerinde yan yana pozlardan ibaret olmadığını biliyorum. Tabi ders hazırlarken katılımcılara göre yapıyorsunuz. Belli bir seviyeden sonra daha akıcı, daha güçlü pozlara geçebiliyorsunuz. Başka hocaların derslerine girdiğinizde de, özellikle hoca hangi ekolden geliyorsa akış öyle şekilleniyor. Sanırım bu yüzden endi yorumunuz için, kendi pratiğiniz önemli. Ayak tabanım hala ağrıdığı için ayakta çok poz yapmamaya dikkat ettim. 

Dune dinlemem bitmek üzere. Kitabı okumadan film sahiden anlamsız geliyor. Bu arada dizisi de varmış. Onu da dün fark ettim. İzlenecekler listeme yazdım.

Ateş Ten Gölge' den iki öykü okudum, Uğur Deveci şaşırtmadı beni, öykücülüğün de hakkını vermiş. 
Dün akşam kısacık Efes' i gezmeye çıkarttık. pis ıslanıp eve döndük. 

Bell Hooks' un Duygu Kardeşiliği-Kadınların Sevgi Arayışı kitabını  uzun uzun okudum. ödünç almıştım aslında ama başucu kitabı olacağını anlayınca kendime aldım. Pek çok satırı dönüp okuyorum, satırları çizmem ilk defa bir kitabı çizerek okuyorum. Bilge' de birgün okur belki...
"....çocukluğumundan itibaren bu yetileri kazandığımızdan, başkalarına bakım sunmak, özen göstermek hakkında genelde erkeklerden daha fazla şey bilsek de, sevgi sunmayı doğuştan veya içgüdüsel olarak bilmiyoruz.İlgi ve özen gösterme sevginin bir vasfı ama sevgiyle aynı şey değil. Sevgiyle alakalı hisleri geliştirmekle, sevgi sunmanın ve almanın bize öğretilmeyişi arasında hiçbir bağ kurulmadan, kadınların sevgiye özlem duymaları hakkında genelde erkeklerden daha çok konuşacak, hatta sevgi için yanıp tutuşacak şekilde toplumsallaşmış olmasına hayranım. Kadınlara besleyip büyütme yetilerine doğuştan sahip olduklarını öğreten ataerkil koşullandırma, bizlere içgüdüsel olarak sevgi almayı ve sunmayı bileceğimizi öğretiyor. Bizler de sevgi konusunda erkekler kadar başarısızız, bunun tek nedeniyse ne yaptığımızı bilmiyor oluşumuz. Genellikle sevme ediminden çok, sevilmek kadınların ilgisini çeker. Kadınların sevgi arayışının büyük oranda bu arzu temsil eder, nasıl seveceğini bilme arzusu değil..."

Bu satırlar üzerine hala düşünüyorum, sahiden doğal olduğunu zannettiğimiz ne çok dayatma var ve biz bunu farkında bile değiliz...

Yorumlar