24 Şubat


 Gökyüzü tıpkı bugünlerdeki hislerim gibi. Bir tarafım karanlık,  gri. Bir taraf her şeye rağmen ışığı yansıtıyor. Bir tarafım turuncu, bazen alev alev, arada maviye karışmış morlar. Hava tamamen kararıp, gökyüzünde yıldızlar yerini alana kadar arada ufak bir zamana yayılmış, kocaman bir manzara. Bazen hüzün veren, bazen umut...

Kiminle yan yana gelsem, başka birilerine kızarken buluyorum kendimi. Ortalığın haline, insanların cahilliğine, etik yozlaşmaya, biraz daha kaptırınca freni boşalmış araba gibi, havaya, suya, çere, çöpe, dipsizliğe doğru gidiyor. Sonra bunların hepsini toplayıp kendime kızıyorum. Sanırım susmayı deneyeceğim. Hiç sevmedim bu durumu.

Bugünlerde Efes yeni bir ritüel başlattı. Sabah kahvaltıdan sonra kapının önünde dikiliyor. Amacı belli, Koca' yla birlikte çıkan Bilge' nin yanına kendini katmak. Koca ben hazırlanana kadar aşağıda bahçede gezsin biraz diye çıkartmıştı, te geçen hafta. Aşağı indiğimde arabada oturur buldum. Çok komikti, ben de yanına oturdum. Yokuşu arabayla çıkıp (beş yüz metre kadar) yolda iniyoruz. Oradan herkes yoluna devam ediyor. Efes' in de gönlü oluyor:) Yalnız geçen sabah arka koltuk yerine döşemeye oturup koca kafasını öndeki boşluktan (Koca' yla Bilge' nin arasına girecek ya) geçirmiş.                                               Umarım girdiği gibi çıkar dedim ama ite kaka anca çıkardık salak şeyi. Bu sabah adam gibi arka koltukta bekliyordu:)

Şilili Şair' in son elli sayfası kaldı, birazdan kahve eşliğinde biter. İkizlerle görüntülü görüşme açıp resim yapacağız. Bugün evdeyim, sonrasında yüz yogasının ikinci dersini belki sıkıştırırım araya bakalım. Keyifli bir hafta sonu olsun

Yorumlar

  1. İlk paragraftaki düşüncelerle fotoğraf ne güzel bir birliktelik yakalamışlar.
    Sağlıkla aydınlık günlere.

    YanıtlaSil
  2. Efes'in hallerine çok güldüm :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay beni hala şaşırtıp güldürebiliyor sıpa:)

      Sil

Yorum Gönder