04 Ocak

Aslında bir kitabı sevip sevmeyeceğimi başta algılayabiliyorum ama yine de zorluyorum, bu yıl sevmediğim ya da beni zorlayan kitapları okumayıp yarım bırakma günahına girmeye karar verdim. Zaman sahiden kıymetli. Robinson' un Mavi Evi aralık ayının başından beri elimde. Üstelik kız kardeşle birlikte okumaya karar verdiğimiz, bizi kendinden uzaklaştırırken, kardeşlik bağımızı kuvvetlendiren bir kitap oldu. Kitabın içinde başı sonu belli olmayan bir ya da birçok yolda kaybolup nasıl geldik buraya diye kendimi ciddi anlamda şuursuz hissettiren bir okuma oldu. Neyse isteyen okusun diyerek bu konuyu uzatmayayım. 
Efes'le akşam yürüyüşünden dönerken arkamızda, biraz da uzakta kocaman bir sokak köpeği gördüm. Efes görmedi diye sevinip, eve çok yakın olmamızın verdiği cesaretle hadi koşalım diye Efes' e gaz verdim ve yokuş aşağı kaptırıp koşmaya başladık, derken yolun karşısından bize paralel doğrultuda ok gibi sokak köpeğinin geçişini gördüm. Tabi Efes' te gördü havlamaya başladı ama köpek sadece depar derdindeydi sanırım, nerede durdu bilmiyorum , bize dönüp bakmadı bile ama o kadar komikti aklıma geldikçe gülüyorum.

Sabah Kadire Bozkurt' un Ateşle Yaklaşma kitabına başladım. Kısa kısa öyküler, pek aklımda kalmadı ama bakalım...
 

Yorumlar