26 Ocak

Violeta akşam bitti. Koca bir ömür okudum ,yine Allende'nin şahane kitabında. Kurgusuna, kahramanlarına ve kalemine hayran  kaldım. Çok yaşasın....
İki gündür o kadar soğuktu ki, lahana formunda giyinmek bile faydasız kaldı. Kırmızı burunlu, mor dudaklı, dolaştık etrafta. Bu sabah geceden yağan kar, havayı biraz yumuşatmıştı.  Çok şükür hava soğuyunca, etrafta da ona buna sataşayım diyen insanlar yok. Bu aralar şefkat meditasyonunu anlamaya çalışıyorum. Aslında adı şefkat olsa da, bu meditasyonda sarıp sarmalayacağınız kendiniz oluyorsunuz.Bir nevi  nefret etmemek üzerine yoğunlaşıyorsunuz. Nefret ettiğiniz insanlarında bir anneden ve babadan doğduğu, sevdiği insanlar olduğunu hatırlıyorsun. Kendilerince doğruları olduğunu kabul ediyorsun. Nefret etmeyi bir kenara bırakmak, onu sevmen gerektiği anlamına gelmiyor. Belki de farkına bile varmadan içini kemiren nefret kurduyla vedalaşıyorsun. Böyle yazınca bir miktar romantik, hatta aptalca geliyor kulağa. İlk zamanlar nefret ettiğim kişileri düşünürken ilk sıraya kimseleri koyamamıştım, sonra sıra kalabalıklaştı, ben hayretler içinde kaldım. Tabi ki bir anda hiçbir şey olmuyor. Duygular bir anda değişmiyor. Zaman istiyor, sınırlarını daha net görüyorsun...

Dün akşamki yoga dersini bugüne aldım. Kızlardan biri yetişemiyordu, rica etti, olur dedim. Geçen hafta bol akışlı bir ders yaptırmıştım, dersin sonunda mata yapıştılar. Dersler başladığından beri şavasanada tutamadığım bir arkadaşımı, şavasana sonrasında zor kaldırdım mattan:)) Yogayı bedensel bir faaliyet olarak görüyorlar, bir parça farkındalık nasıl verebilirim diye düşünüyorum. Geçen hafta bazı hareketlere yardımcı malzemelerle sokup vücuttaki açılmayı hissetsinler istedim. Belki de sadece sunan taraf olmam gerekiyor, almak ya da almamak seçenek olmalı...Ben de yıllarca farkındalık olmadan yaptım yogayı. Neyse uzun bir yolculuk bu hem onlar için, hem benim için...

Ailecek Saygın Ergin' in Yedi Kartal Efsanesi Serisi'nin iki kitabını dinledik. Zülfikar' ın Hükmü ve Erbain Fırtınası' nı, yine ve yine Emre Melemez' den dinlemek ayrı bir keyifti. 

Kız kardeşle paralel okumalarımızın bu seneki yazarı Marcel Proust ve Kayıp Zamanın İzinde Serisi. İlk kitabı Swann' ların Tarafı ' nı yarıladım. Diyalog olmadan bir anlatı, yer yer kaybolmuşsunuz hissi verse de Proust' un diline bir süre sonra alışırım diye düşünüyorum. Çok fazla araya başka okuma koyamayabilirim, çünkü kitabı bırakıp tekrar elime alınca bir süre nerede kalmıştım diye düşünüyorum. Kız kardeş bir miktar isyanlarda, okumayı başarırsak hoş bir tecrübe olacak:))

Yine ödevlerim var, bir de eğitimle ilgili ders vermek gerekiyor. Siz hazırlayamıyorsunuz dersi ya da bölümünüzü, hatta grubunuzu bile belirleyemiyorsunuz. Bu konforsuzluk ilk başta sinirlerimi bozsa da, neden olmasın diyerek kollarımı sıvadım...

 

Yorumlar

  1. Oğlanın kazağına bayıldım :) Bir insan olsa, böyle sarışın hafif tıknaz, tshirleri göbeğinin üstünde kalan ve pantolonla arada kalmış ayva göbeği gözüken biri olurdu bu Efes...
    Şöyle bir düşündüm de nefret ettiğim kimse yok, ha biri var ama ondan zaten %50 nefret ediyor sanırım... Ona da şefkat duymak durumunda mıyız hocam?! ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya ne güzel tarif etmişsiniz sahiden öyle bir tip olurdu bizim oğlan:) Bu arada kazak Bilge' nin küçülenlerinden, inanamadığım bir beceriyle Efes' e onarmıştım:) Şefkat kelimesi burada sıkıntı yaratan . Aslında amaç nefreti zihnimizde barındırmamak ( bunun vücuda yansıması iyi değil), sevmemek hakkımız baki bence:)

      Sil
  2. Violeta'yı, Sevgili Leylak Dalı, Nurşen öğretmenim geçmiş olsun hediyesi olarak gönderdi bana. Şu an okuduğum seri bitince hemen başlayacağım. Merakla bekliyorum. Ben de eskisi gibi düzenli yoga yapmak istiyorum ama önce doktor kontrolünü atlatmam lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok geçmiş olsun, kitap şahane, kontrolünüz iyi geçer umarım, şifalar diliyorum.

      Sil

Yorum Gönder