31 Ocak


 Sabah gözümü açtım, havanın normal karanlığından daha karanlık olduğunu fark ettim. Saate bakmak içimden gelmedi, az daha uyur muyum diye tekrar kapattım gözlerimi. Yok olmadı, Önceki gün başladığım Hakan Bıçakçı' nın Karanlık Oda kitabını bitirdim. Okuduğum en iç karartıcı Hakan Bıçakçı kitabıydı. İçim iyice şişti. Elimi yüzümü yıkayıp meditasyona oturdum. Kulaklıklarımdan gelen yönlendirmelerle nefesime odaklanırken, telefon çaldı. Meşgule attım, toparlanmaya çalışırken yine çaldı. Saat sabahın sekizi, açtım buz gibi bir sesle cevap verdim. Karşı tarafın umurunda olmadı, işle ilgili ama bizimle ilgisiz bir konuda konuştu. Yardımcı olamayacağımı söyledim, kim yardımcı olur sorusuna bilmiyorum diye yanıtlamama sinir olup, küt diye kapattı telefonu. Bir süre hareketsiz kaldım, piç etti meditasyonumu diye söylenerek mutfağa yöneldim. Koca çok bilmiş,  niye cevap verdin ki dedi. Sahiden ben de kendime soruyorum bu soruyu? Kahvaltıyı ağırdan alan Koca' ya Efes' i gezdirir mi diye sordum. Bana hayatta başarılar diledi. Kat kat giyinip çıktık Efes' le. Dün akşam karşılaştığımız sokak köpeği sürüsü aklıma geldi. O kadar aniden karşımıza çıktılar ki, korkmaya zaman bile kalmadı. İçlerinden ikisi bize doğru havlayarak koşarken, benim gözüm arkada bacağı aksayana takıldı. Efes'in bozuk ağzından olsa gerek, bize doğru gelen köpekler geri döndü. Olanları yolun ortasında dehşetle izleyen bir kadın ve oğlan çocuğu çalınan kornayla, son anda otobüsün önünden çekildiler. Kabus gibiydi.

Yaralı köpek için belediyeyi arayamayacağımı , çünkü tüm sürüyü toplayıp götürme ihtimallerini, mahalledeki veterinerin sürünün arasına girip müdahale etmeyeceğini ve daha bir sürü lanet şeyi bu sabah tekrar düşündüm. Hava o kadar soğuk ki, hava ben buradayım diyor. Efes uzun uzun işerken, yerden buharlar çıkıyor ve ben  olduğum yerde zıpladığımı fark ettim. Storytel'i açtım. Mikrobiyata kitabını açtım, dinlemeye başladım. Bağırsaklar şahane bir konu olabilir bu sabah için. Kitap  insanlar mikroskobun icadıyla ne kadar büyük olduklarını, teleskobun icadıyla ne kadar küçük olduklarını keşfettiler diye bir alıntıyla başlıyor. (alıntının kaynağına bakmaya üşendim)  Uzun uzun yürüdük, ağaç gövdelerine dokundum, buz gibi havanın burun deliklerimden geçişini fark ettim. Gökyüzü soluk mavi, bir ara yokuş tırmanırken güneş gözümüzün içine bile girdi. Gözlerimi  kırpıştırdım. Evin önüne ne ara geldiğimizi anlamadım. Bu sabah Efes beni ve düşüncelerimi gezdirdi. Oluyor bazen böyle....
 

Yorumlar