19 Ocak


 Bugün her yere yirmi ocak yazıyorum, sonra dönüp düzeltmem gerekiyor. Niye on dokuzunu yedim yuttum bilemiyorum.

Sabah Efes' le dolaşırken rüzgar ağızımızı, burnumuzu ve hatta totomuzu ısırdı. Rotamızı bozmadık yine de. Efesi paklayıp, mama kabını doldurup, kocaman bir ödül kemiğini vererek, çıktım evden. Güç bela bulduğum taksinin yolu uzatarak götürmesine sinir olacakken, yolların açık ve trafiğin akıcı olması sonucu bir miktar kazıklanarak muhasebecimin ofisine geldim. İşim biraz uzadı, neyse kendimi kurtarıp dışarı çıktım. Çantama çizim defterimi ve kalemlerimi, bir de kitabımı koymuştum. Sakin bir kafede azıcık otururum diye düşünüyorken Bilge aradı. Arkadaşları hastalanmış, planları iptal olmuş, yemek yiyelim dedi. Buluştuk, pek bir mız mızdı, yemeğimizi yiyip eve geldik. Telefonuma pek bakmamıştım, işler birikmiş. Onları toparlayacağım birazdan. Kaçırdığım bir ders var dün akşamdan, ona bakarım. Hafta sonu yine eğitim var. İki gün eve tıkılacağım. Oturunca fark ettim, sahiden yorulmuşum. Bu saatte akşama erken yatayım diye geçiriyorum aklımdan. Beni yakından tanıyanların kahkaha attıklarını duyabiliyorum, zaten erken yatarım, daha erkenle saat kaçı kastediyorum diye geçiriyorlardır akıllarından:))
Violeta iyice sardı, hafta sonu biter mi bakalım...

Yorumlar